bağlı, tâbi.
a dependent = dependant territory.
şarta bağlı/muallâk, dayanan, istinat eden.
be dependent = dependant on: bağlı/tâbi olmak, dayanmak.

Tourism is dependent = dependant on climate: Turizm, iklime dayanır.
The time of his arrival will be dependent = dependant on the weather: Geliş saati havaya bağlı olacaktır.
bir kimsenin bakımı ile mükellef olduğu (kimse).
başkasının yardım ve desteğine muhtaç (kimse),
to be dependent = dependant on one another: dayanışmak,
birbirine dayanmak, birbirine muhtaç olmak.
bağımlı.
dependent = dependant clause: bağımlı tümce. Gramer
asılı, asılmış, sarkan, sarkık.
eklenti, ek bina, müştemilât.
hizmetçi, uşak.
bir kimsenin bakmakla mükellef olduğu şahıs
davalının tahliyesi