1. gurur, kibir, azamet.
    She acquired airs that proved insufferable to her friends: Ona öyle bir
    kibir geldi ki arkadaşları tahammül edemediler.
mağrur/kibirli/yapmacık tavırlar takınmak.
She had few friends because she gave herself such airs:
Öyle mağrur tavırlar takındığı için az dostu vardı.
çalım satmak, gösteriş yapmak, kurumlanmak, böbürlenmek, poz takınmak.
bir havalara girmek Fiil
caka satmak Fiil
fiyaka yapmak Fiil
hava atmak Fiil
gösteriş yapmak Fiil
kurumlanma
kibirlenmek, böbürlenmek, birtakım haller/tavırlar takınmak, numara yapmak.
As their fortune increased,
they began to put on airs: Servetleri arttıkça kibirlenmeye başladılar.
yapmacık, sun'î tavır, başkaları üzerinde iyi etki bırakmak için takınılan sun'î nezaket/kibarlık.
caka satmak Fiil
fiyaka yapmak Fiil
bir havalara girmek Fiil
gösteriş yapmak Fiil
hava atmak Fiil