bir hukuk davasıyla ilgili olarak tutuklanan bir davalının mahkeme celbinin iadesi için saptanan zamanda
mahkemeye çıkması için ödenen kefalet
söz konusu şahsın tutuklandığında
belirli koşullar altında kefaletle tahliye edilebileceği şerhini içeren tutuklama emri
kefaletle tahliye edilememe
bir hususi hukuk davasıyla ilgili olarak verilen teminat
özel hukuk davasına gösterilen teminat
kendisine kefalet edecek iki ya da daha fazla kişinin ödeyeceği kefalet üzerine
hususi hukuk davası ile ilgili olarak verilen teminat : sanığın
aynı zamanda da bir borcu ödeyeceğine ya da medeni hukuk yükümlülüğünü yerine getireceğine dair sanığın
doğrudan doğruya veya dolaylı ikrarı üzerine t
kefalet almak üzere mahkemece görevlendirilen memurlar
hususi hukuk davasında tutuklama halinde kefalet almak üzere mahkemece görevlendirilen memurlar
celp kâğıdında belirtilen saatte duruşmaya çıkabilmesi için davalı kefaleti
mahkeme celbinde öngörülen zamanda mahkemeye çıkmasını sağlayan kefaletin ilk şekli
bir kefalet senedinde yazılı kefalete veya kefalet miktarına resmi itiraz
kefalet miktarına resmi itiraz
makul olan miktarın çok üzerinde talep olunan kefalet
asıl failin yetkililere teslim olması veya kefalet senedinde öngörülen tarihten önce teslim olması üzerine
bir kefalet senedi üzerindeki kefillerin so
kefalet senedi üzerindeki kefillerin sorumluluklarının kaldırılması
kefil bulma veya kefalet sağlama
kefalet senedinde kefil diye adı geçecek şahıslar bulma
kefalet meblağının saptanması
mahkeme veya hâkim tarafından
mahkûmun tahliyesi için öngörülen kefalet meblağının veya senedinin saptanması
hazineye irat kaydedilmesi
kefalet senedi üzerindeki paraya elkonulması
asli failin celp üzerine duruşmaya gelmemesi halinde kefalet senedi üzerindeki paraya el konulması
kefaletle serbest bırakılmış
Kefalet Sandığı Başkanlığı
İsim, Kurum İsimleri
kefalet tertip etmek
Fiil
kefaletle serbest bırakılmış iken kaçmak.
The suspect jumped bail and is now being sought.
kefaleti iptal edilmek: çağırıldığı zaman mahkemeye gitmediği için kefaletle serbest kalma hakkını kaybetmek.
kefaletin kabulü için mahkemeyi yemin ve sair delillerle tatmin ve ikna etmek
Fiil
kefalet senedindeki kefillerin gerekçesi
kefaletle tahliye etmek
Fiil
kefaletle tahliye etmek
Fiil
kefalet teklif etmek
Fiil
kefaletle, kefalet üzerine.
He was freed/released/set free on a $5,000 bail: 5,000 dolar kefaletle serbest bırakıldı.
kefaletle tahliye edilmiş
daktilo makinesi parçası
İsim
kefaletle serbest kalmak
Fiil
kefaletle serbest bırakılmak
Fiil
kefaletle tahliye etmek
Fiil
kefaletle serbest bırakma
İsim, Hukuk
bir tutukluyu kefaletle tahliye etmek
Fiil
(Br) kefalet ile serbest bırakma
(Br) kefaletle serbest bırakmak
Fiil
kefalet senedindeki kefilin kendini tanıttığı gibi sorumlu bir kişi olmaması durumu
kefil oldukları mahkûmu kefillerin adalete teslim etmeleri
İsim
kefil oldukları mahkûmu kefillerinin adalete teslim etmeleri
İsim
hapisten kurtulmak için kefalet teklifi
bir tutukluyu kefaletle tahliye etmek
Fiil
ya mahkeme masraflarını karşılamak ya da hapse razı olmak seçeneğinden herhangi birine yaklaşmaması üzerine
kefaleti ödeyecek kefil
bir özel hukuk davasında davalının
kayyum ve bu gibi kimselerin sorumluluklarına kefalet eden kefil
mahkeme celbine uyarak çıkması için polise verilen kefalet
davanın cereyanı esnasında yapılan tebligat üzerine tutuklanan birinin serbest bırakılarak duruşmaya
temyiz mahkemesine bağlı olup özellikle muhakemeler usulü kanununda uzmanlaşan yardımcı mahkeme
malları birine kontratla devretmek
Fiil
kefalet bırakılmış kişilerin kalabileceği yurt
kefaletle bırakılmış ama belli bir ikametgâhı olmayan kişilerin kalabileceği yurt
hükmü temyiz eden davalının icranın ertelenmesi için verdiği teminat
kefalet yerine yatırılan para
(a) uçaktan parşütle atlamak.
The pilot bailed out of the plane before it crashed. (b)
argo (bir şahıs veya şirketi) zor durumdan kurtarmak, paraca yardım etmek.
The corporation bailed out its failing subsidiary through a series of refinancing operations. (c)
argo sorumluluktan kaçmak, bırakıp gitmek.
His partner bailed out before the business got on its feet.
zor durumdaki bir sanayii paraca desteklemek
Fiil
zor durumda bir sanayii sübvanse etmek
Fiil
ya mahkeme masraflarını ve giderlerini ödemeyi ya da hapse girmek üzere teslim olmayı kabul eden
ikisini de yapmadığı takdirde parayı ödeyecek olan kefiller
dava davalı aleyhinde neticelendiği takdirde
(a) sütünü sağmak için ineği bölmesine kapatmak, (b) bir kimseyi teslim olmaya veya kimliğini/işini açıklamaya
zorlamak, (c) pusu kurarak bir kimseyi soymak.
kefil olmak, kefalet parasını ödemek.
He spent the night in jail because no one would stand bail for him.
birine vekâlet etmek
Fiil
(birini) bırakıp gitmek
Fiil
(birini) yüzüstü bırakmak
Fiil
(birini) ortada bırakmak
Fiil