1. olta/tuzak yemi.
  2. aldatma, cezbetme.
    Employees were lured with the bait of annual bonuses: Memurlar yıllık ikramiye vaadıyla aldatıldılar.
  3. ergitilmiş bir maddeyi (cam vb.) yapışımla (adezyonla) potadan çekmeye yarayan çubuk vb..
  4. yiyecek, azık, gıda.
  5. oltaya/kapana yem koymak.
  6. kapana kıstırmak, faka bastırmak, tongaya düşürmek, aldatmak, olta/tuzak yemi ile cezbetmek.
  7. tuzağa düşürmek, avlamak.
    baiting a husband with culinary artistry: güzel yemek pişirerek koca avlamak.
  8. (bir hayvanın üzerine) köpek saldırtmak.
    to bait a bull with dogs: boğa üzerine köpekleri saldırtmak.
  9. eziyet/işkence/taciz etmek.
    He has a nasty habit of baiting defenseless subordinates.
  10. takılmak, (hayvan veya insanı) kızdırmak, alaya almak.
    She seemed to take a delight in baiting him. to bait a bear.
  11. (at vb. hayvanlara bilhassa yolculukta) su vermek.
  12. (yolculukta) konaklamak, yemek ve su için mola vermek.
  13. (at vb. hayvanlar) yem yemek, yemlenmek.
yem olmak Fiil
zaman kaybetmeden (iyi/kötü) bir şeye karar vermek, tereddüde son vermek, ya son gayretle uğraşmak ya da vaz geçmek.
iki şıktan birini seçmek.
suyun dibine batan olta yemi. İsim
ledger = leger ile ayni anlama gelir. (su dibinde duran) olta yemi.
dolduruşa gelmek Fiil
oyuna gelmek Fiil
oltaya gelmek Fiil
zokayı yutmak Fiil
zokayı yutmak Fiil
Cesur Balık Özel Isim, Sinema
yemi yutmak Fiil
zokayı yutmak Fiil
yemlemek Fiil
yemlik reklam (bir malın gerçek satış fiyatının yüksek tutulmuş olmasına karşın , müşterileri çekmek
amacıyla o malı ucuz fiyatla satışa sunan reklam