1. top, bilye, yumak.
    to play ball: top oynamak.
    to throw a ball: topu atmak.
    football:
    ayak topu, futbol.
    handball: eltopu, hendbol.
    snowball: kartopu.
    volleyball: uçantop, voleybol.
  2. küre.
  3. top oyunu.
    The boys are out playing ball.
  4. (beyzbolde) alçaktan atılan top.
  5. Askerlik2 gülle, mermi.
    to load with ball: topu doldurmak.
    ball-cartridge: tüfek fişeği.
  6. vücudun yuvarlak kısımları.
    the ball of the thumb.
  7. top şeklinde gıda: yuvarlak köfte, ekmek, şekerleme vb.
    meat ball: yuvarlak köfte.
  8. (bkz: bolus ) (1).
  9. Astronomi küresel gök cismi, yer yuvarlağı, kürei arz.

  10. ball up: top yapmak, top haline getirmek
    . The children were balling up snow.
  11. yumaklamak, yumak yapmak, yumak haline koymak.
    to ball cotton.
  12. toplanmak, yusyuvarlak olmak, top biçimini almak, top top olmak, yumak haline gelmek.
  13. cinsî münasebette bulunmak.
  14. balo.
  15. eğlence, hoş vakit.
    have a ball: iyice eğlenmek, hoş vakit geçirmek.
    Have a ball on your vacation.
kısmet ayağına gelmek, fırsatı kaçırmamak.
gülle
(golf) topa nişan almak.
uyanık olmak Fiil
kafası işlemek Fiil
plaj topu.
beyzbolde kasten kafaya atılan top.
bilardo topu
konyaklı şekerleme.
naftalinli top: güvelere karşı kullanılan naftalin ve kâfurdan yapılmış ofak toplar.
gülle, demir veya çelikten yapılmış küresel top mermisi.
(teniste) topa keskin/sert vuruş.
ekspres tren.
(dizleri göğüse çekip ellerle tutarak) top gibi suya atlama.
gülle/kurşun gibi hızlı gitmek
sorumluluğu/mes'uliyeti üzerine almak/yüklenmek.
You can always count on him to carry the ball in an amergency.
yükü/sorumluluğu üzerine almak, işin başında olmak.
gelirinin hayır işlerine kullanılacağı balo
imleç denetim topu Bilgi Teknolojileri
kıyafet balosu İsim
saray balosu İsim
billûr küre, falcı küresi.
(bilârdo/polo) sopa ile vurulan top.
top-çomak: birbirine bağlı yuvalı çomakla top (oyuncak). İsim
curve ile ayni anlama gelir. (a) normal doğru yoldan sapan beyzbol topu, (b) bu topun yörüngesi.
saha dışına çıkmış top
hakem atışı İsim, Spor
hakem atışı İsim, Spor
(beyzbol) saha içinde kalan top.
kıyafet balosu. İsim
kıyafet balosu İsim
maskeli balo
kıyafet balosu İsim
(patatesli) balık köftesi. İsim
(beyzbol) savurma topu, vurularak havaya fırlatılan top.
fly ile ayni anlama gelir. İsim
(beyzbol) faul çizgisi dışına çıkan top. İsim
beceriksiz, acemi, şanssız, acayip kimse. İsim
bilyalı mafsal
balo vermek Fiil
baloya gitmek Fiil
golf topu.
(doktor tavsiye etmeden kullanılan barbitüratlı) uyku hapı. İsim
deli, akıldan piyade. İsim
(beyzbol) yere sürtünerek giden top. İsim
elle oynamak Fiil, Spor
hoş zaman geçirmek Fiil
eğlenmek Fiil
akıllı/becerikli/kabiliyetli/yetenekli olmak.
You can trust Jo, he's got a lot on the ball (= he's
got something on the ball.
aklı kıt olmak Fiil
balo davetiyesi
(basketbolda) hakemin iki hasım oyuncu arasına attığı top. İsim
(beyzbolde) topu başparmakla işaret ve orta parmak eklemleri arasında tutup hafifçe döndürerek atma.

knuckle baller: parmakla döndürerek top atan.
geceyarısı balosu İsim
boşta kalan top İsim, Futbol
maskeli balo
sağlık topu, sporda kullanılan meşin kaplı büyük ve ağır top.
Minié mermisi: dibi koni biçiminde olup ateş edilince genişleyen bir mermi. (19'uncu yy.). İsim
(a) açıkgöz, uyanık.
to be on the ball: uyanık/açıkgöz olmak. (b) akıllı, becerikli, yetenekli,
kabiliyetli, muktedir.
Her typing is on the ball: Daktilo ile yazmakta yeteneklidir.
baloyu açmak Fiil
balo yu açmak Fiil
yakalanması mümkün iken kaçırılan top. İsim
(a) oyun oynamaya başlamak, (b) bir işe başlamak veya devam etmek, (c) birlikte/elbirliği ile çalışmak,
işbirliği yapmak.
Union leaders suspected of playing ball with racketeers.
ekspres tren
siyah benekli beyaz bilye.
topu merdivende zıplatarak oynanan bir oyun.
fırsattan yararlanmak Fiil
içine çay yaprakları konulup kaynar suya batırılan süzgeçli top.
tenis topu
iplik yumağı
tam öğle saatini göstermek için bir çubuğun tepesinden dibine düşürüverilen top.
yünü yumaklamak, yumak halinde sarmak.
İztopu Bilgi Teknolojileri
pranga: mahkûmların ayaklarına takılan) zincirli top. İsim
engel, ayak kösteği. İsim
zevce, karı, ayak bağı. İsim
bilyalı mafsal
bilyeli yatak. İsim
bilye. İsim
bilyalı rulman çemberi
bilye yatakları İsim
sıkı patron
balo giysisi
top (beyzbol, futbol vb.) kulübü. İsim
toplu tıkaç yüzen topla işleyen tıkaç/valf. İsim
balo giysisi
malları birine kontratla devretmek Fiil
topuz
kayma göstergesi: uçağın yana kaymasını gösteren alet.
bilyeli eklem, yuvalı mafsal, bilye-eklemli bağlantı. İsim, Makine
küresel eklem: oyuk kemik içinde devinen yuvarlak kemikten oluşan eklem (kalça eklemi gibi). İsim, Anatomi
ball-and-socket joint İsim
küresel şimşek: parlak ışıklı, kayan bir küre şeklinde pek nadir görülen şimşek. İsim
ateş parçası: çabuk ve isabetli düşünüp karar veren ve eyleme geçen kimse. İsim
küre
herşey, geniş kapsamlı, dörtbaşı mamur.
He went out to Chicago and in no time came back with the contract
for the whole ball of vax.
İsim
oyun sahası: top oyunlarının oynandığı, çitle çevrili, etrafında seyirci sandalyeleri dizili alan.
yaklaşık olarak, takriben, aşağı yukarı.
A proposal in the ball park of $50,000: Yaklaşık olarak $50,000'lık bir teklif.
tükenmez kalem
tükenmez kalem
topa sahip olma İsim, Spor
bilyalı yatak
bilyalı rulman
bilyalı yatak
balo salonu
(a) çabuk davranmak, (b) toptan pey sürmek/bahse girişmek.
bilyalı yatak
şaşırtmak, işi bozmak, arap saçına döndürmek, keşmekeşe çevirmek.
The records had been all balled
up by inefficient file clerks: Beceriksiz dosya memurları kayıtları arap saçına döndürdüler.
berbat etmek,
kaba içine sıçmak.
yumruklarını sıkmak Fiil
bilyeli valf. İsim
yüzüne gözüne bulaştırmak Fiil
sürdürmek, devam ettirmek.
işe/faaliyete devam etmek, durmamak, faaliyeti sürdürmek.
iyi bir işi devam ettirmek. Fiil
geçici olarak zarara yol açmasına karşın fiyatı rakiplerin fiyatları altına indirme
birinin oyununa katılmak Fiil
golü bulmak Fiil, Futbol
gol atmak Fiil, Futbol
önayak olmak, başı çekmek, bir işe ilk olarak başlamak.
başla(t)mak, işletmek, faaliyete geçirmek, önayak olmak, çığır açmak.
bir şeye başlamak Fiil
işi başlatmak Fiil
Şimdi sıra sende/sizde, işin bundan sonrası sana/size ait, bundan sonra sorumluluk senin/sizindir.
bilyalı yatak
bambaşka bir olay İsim, Deyim
çok farklı bir durum İsim, Deyim
apayrı bir alem İsim, Deyim
bambaşka bir olay İsim, Deyim
çok farklı bir durum İsim, Deyim
apayrı bir alem İsim, Deyim