1. İsim, Zooloji yarasa
  2. Spor (a) (beyzbol, kriket vb. oyunlarda topa vurmaya yarayan) sopa, (b) (pinpon vb. için) raket, (c) kamçı, (d) sopa ile topa vuruş.
  3. değnek, çomak, tokmak, tokaç.
  4. vuruş, darbe.
  5. tuğla parçası, sert kil.
  6. (duvarcılıkta) enine kesilmiş tuğla.
  7. (yarışta vb.) ilerleme hızı.
  8. içki âlemi, cümbüş, eğlence.
    to go on a bat: eğlenmeye gitmek, bütün gece kafayı çekmek.
  9. çinicilikte: (a) baskı için kullanılan jelâtin veya zamklı, kâğıt, (b) ıslak kil parçası, (c) fazla suyu
    emmek için kullanılan alçı.
  10. (bkz: batt ).
  11. (beyzbolde) (a) topa vurmak, (b) oynama sırası gelmek, (c) belirli bir ortalama tutturmak.
  12. acele etmek, atılmak.
  13. İsim, Zooloji yarasa
    (Chiroptera).
  14. İsim cadaloz, şirret, çirkin ve geveze kadın.
  15. İsim gidiş, adım, hız.
    He went off at a rare bat: Hızla uzaklaştı.
  16. Geçişli Fiil göz kırpmak (bazen âşıkane, çapkınca, davet edercesine) kaş göz etmek.
    Don't bat your eyes at me, young lady!
  17. İsim Hindistan dili, özellikle argo ve deyimleri.
  18. İsim herhangi bir yabancı dil, özellikle o dilin argo ve deyimleri.
  19. İsim pamuk veya yün örgüsü çarşaf.
kendiliğinden, kendi gayreti/gücü ile, kimse zorlamadan, kimse söylemeden.
Have you done all this
work off your own bat? Bütün bu işi kendiliğinden mi yaptın?
I didn't invite them, they came off their own bat.
bir işi kendiliğinden/yalnız başına yapmak.
(beyzbolde) topa vurma sırası gelen.
Who's at bat now? Şimdi sıra kimde?
çok hızlı, yıldırım gibi.
He rode off at full bat.
gözleri çok zayıf, hemen hemen kör.
She's blind as a bat.
uçan tilki
(Pteropus edulis): eski dünyanın tropik bölgelerinde yaşayan, kafası tilki başına benzer,
meyve yiyen bir tür yarasa.
erken-uçan yarasa
(Pterygistes noctula): bina ve ormanlarda yaşayan, çok erken ve çok yükseklerden
uçan yassıburunlu yarasa.
İsim
nalburunlu yarasa İsim, Zooloji
uzun-kulaklı yarasa
(Plecotus auritus): Avrupa ve Asyada ağaç kovuklarında ve binalarda yaşayan
kulakları vücudu kadar uzun yarasa.
İsim
derhal, hemen, derakap, ânında, vakit geçirmeden.
They took us inside right off the bat: Bizi derhal içeri aldılar.
vampir yarasa İsim, Zooloji
kan emici yarasa İsim, Zooloji
(a) dolaşmak, gezmek, (b) tartışmak, münakaşa etmek.
He batted the idea around in his head.
çuvaldız
enine boyuna tartışmak Fiil
etraflıca tartışmak Fiil
ele almak Fiil
breeze1 (5).
kirpiklerini kırpıştırmak Fiil
gözlerini kırpıştırmak Fiil
(a) boşboğazlık/gevezelik etmek, (b) saçmalamak, palavra atmak.
He likes to shoot the breeze, so don't
take everything he says seriously: Plavra atmayı sever, her sözünü ciddiye alma.
karşı gelmek, aleyhinde çalışmak, muhalefet etmek.
şimşek gibi, yıldırım hızı ile, çarçabuk.
umursamamak Fiil
şaşırmamak Fiil
utanmamak Fiil
gözünü bile kırpmamak Fiil
şaşırmamak, şaşkınlık/hayret göstermemek, renk vermemek, bozuntuya vermemek.
He didn' bat an eye at
the news = He heard the news without batting an eyelid: Haberi duyunca hiç hayret göstermedi.
yardımına koşmak, savunmak, korumak.
to go to bat for a friend: bir arkadaşın yardımına koşmak.

Türkçe Sözlük (Kubbealti Lugati)

  1. Kurşun boruların ... nevi takoz
  2. Kaz