1. aşağıda(n).
    from beneath: aşağıdan.
    We could hear the trains rumbling beneath: Aşağıdan
    trenlerin uğultusunu işitiyorduk.
  2. alt, altta(ki).
    the flat beneath: alt kat.
    Heaven above and the earth beneath: Üstte gök, altta yer.
  3. altında, alt tarafında.
    beneath the same roof: aynı çatı altında.
    to bend beneath a burden: yük altında eğilmek.
  4. aşağısında, eteğinde.
    a village beneath the hills: tepelerin eteğinde bir köy.
  5. (rütbe, mevki, önem, güç vb. itibarıyla) daha küçük, altında, dununda.
    A captain is beneath a major:
    Yüzbaşı rütbece binbaşıdan küçüktür.
  6. yakışmaz, lâyık değil, tenezzüle değmez, âdi, düşük, değersiz.
    beneath one's dignity: onuruna/şerefine
    yakışmaz.
    It is beneath him to … : …'e tenezzül etmez.
    It is beneath my notice: Üzerinde durmaya değmez.
    It is beneath him to beg/complain: Yalvarmaya/şikâyete tenezzül etmez.
    Such behavior is beneath you: Bu tutum sana yakışmıyor.
endişelerini neşeli bir görünüm arkasına gizlemek Fiil
endişelerini neşeli bir görünüm arkasında gizlemek Fiil
(altında) ezilmek, inim inim inlemek, ıstırap çekmek.
The people groaned under the load of taxes.
aslını araştırmak Fiil
dikkate değmez