1. kovalamak, (yakalamak maksadıyla) peşinden/arkasından koşmak.
    The cat chased the mouse but could not catch it.
  2. avlamak, av peşinde koşmak.
  3. izlemek, takip etmek, peşine düşmek, peşini bırakmamak, peşinden ayrılmamak.
    to chase after someone
  4. kovmak, dışarı atmak, tardetmek.
    We must chase the enemy from our country. She chased him out of the room.
  5. uzaklaştırmak, defetmek.
  6. kovalamaca, takip.
    At first I ran after the thief alone, but 2 other people later joined in the chase.
  7. kovalanan/takip edilen şey, av.
  8. (a) özel avlanma bölgesi, (b) bazı yerlerde avlanma hakkı.
  9. İsim harf kalıbı/çerçevesi.
  10. İsim oluk, yiv.
  11. İsim silahın namlusu.
  12. Geçişli Fiil hâkketmek, oymak, (maden üzerine) kabartma süs yapmak.
(a) tilki avı, (b) tilki avcılığı oyunu.
izlemek, takip etmek, peşinden gitmek.
The old lady saw the thief running up the street and gave chase on her bicycle.
kovalamak.
maharetle kaçıp kurtulmak.
The deer led the hunter a meery chase.
kâğıt kırpıntılarını izleyerek yapılan bir tür kır koşusu
ele geçmez bir şeyin peşinden koşmak Fiil
avcılık, avlanma.
boşuna zahmet, beyhude gayret, muhal iş.
to go on a wild goose chase: akıntıya kürek çekmek, olmayacak
bir iş peşinde koşmak.
boş/nafile/sonu gelmez iş, boşuna emek.
be sent on a wild goose chase: boş/nafile işe gönderilmek.
ele geçmez bir şeyin peşinden koşma
ele geçmez bir şeyin peşinden koşma, sonu şüpheli olan düşüncesizce girişim.
koşuşup durmak, sağa sola koşuşmak.
Stop chasing about (the house) and sit down!
koşup yetişmek.
chase after Jo and ask him to get some eggs.
zamparalık etmek Fiil
(a) (bir hayvanı) kovmak/defetmek/uzaklaştırmak.
to chase away a dog. Her look of contempt chased
her would-be suitor away. (b) tüymek, kaçmak, uzaklaşmak.
chaser ile ayni anlama gelir. takip gemisi topu. bow chaser: baş topu. stern chaser: kıç topu.
(bilgi) araştırmak, arayıp taramak, inceleme yapmak.
chase something up: peşinde olmak, peşini
bırakmamak, (ödünç verilen bir şeyi) geri istemek, bir vaadin tutulmasını istemek, bir şeyi çabuklaştırmaya çalışmak.
I'll chase it up for you: Onun peşini bırakmam.
chase someone up for something: bir kimseye vaadini hatırlatıp tutmasını istemek, sözünü tutması için sıkıştırmak.
I'll chase him up: Onu (sözünü tutması için) sıkıştıracağım.
hovardalık etmek Fiil
… peşinde.