1. (birşeyin sonucu olarak) meydana gelmek, sonucunu doğurmak, birlikte vaki olmak, birbirini izlemek, gerektirmek.

    The increase of traffic that comes with new roads.
işin avantajları İsim
gerektiğinde bilgi veya para sağlamak Fiil
birşeyle imdada yetişmek Fiil
birşey sağlamak Fiil
benimle gel
birşey edinerek ayrılmak Fiil
kafasında birşeyle çıkmak Fiil
birşey alarak çıkmak Fiil
birşey edinerek çıkmak Fiil
birine ters cevap vermek Fiil
(a) (hastalığa) yakalanmak/tutulmak, müptelâ olmak.
I think I'm coming down with a cold: Galiba
nezle oluyorum/nezleye yakalanıyorum.
(fiyatlar) düşmek Fiil
bir hastalığa yakalanmak Fiil
hastalanmak Fiil
bütün gece eğlenip şafak vakti eve dönmek.
He came home with the milk.
biriyle ilişki kurmak Fiil
bir firmaya katılmak Fiil
biriyle fikren çatışmak Fiil
çarpışmak Fiil
biriyle çatışmak Fiil
temas etmek Fiil
biriyle temasa geçmek Fiil
uymak Fiil
hizaya girmek Fiil
parlak başarı elde etmek Fiil
doğru olmadığını bildiği şeyleri söylemek Fiil
planlarını açıklamak Fiil
planlarını açıklamak Fiil
bir işten alnı açık çıkmak Fiil
(a) söylemek, ağzından kaçırmak, birdenbire söze karışmak, pat diye söyleyivermek, itiraf etmek.
Bill
came out with a foolish remark which annoyed his old uncle. (b) yayınlamak, piyasaya çıkarmak, halkın yararlanmasına sunmak.
We're going to come out with a great dictionary next year.
birşey öne sürmek Fiil
birşey ortaya atmak Fiil
birşey söylemek Fiil
birşeyi pat diye söylemek Fiil
birşeyi söyleyivermek Fiil
birşeyi pattadanak söylemek Fiil
birşeyi sağlamak Fiil
ihtiyaç duyulan birşeyi sağlamak Fiil
birşeyi yetiştirmek Fiil
bir konuya hazır fikirlerle yanaşmak Fiil
biriyle anlaşmak Fiil
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak Fiil
biriyle bir anlaşmaya varmak Fiil
biriyle anlaşmaya varmak Fiil
(a) ciddiyetle ele almak, işe ciddiyetle sarılmak, (b) (güreşte) rakibini sımsıkı yakalamak.
(a) rastlamak, karşılaşmak, (b) kavgaya/mücadeleye tutuşmak.
come to grips with the enemy: düşmanla
kapışmak.
The two enemies came to grips.
... ile yüzleşmek Fiil
güç bir duruma hâkim olmak Fiil
alacaklılarıyla anlaşmaya varmak Fiil
alacaklılarıyla uzlaşmak Fiil
alacaklılarıyla anlaşmak Fiil
anlaşmaya varmak Fiil
biriyle geçinmek Fiil
geçmişle yüzleşmek Fiil
(a) (birine) yetişmek, yaklaşmak.
I came up with them as they were turning the corner: Köşeyi
dönerken onlara yetiştim. (b) temin/tedarik etmek, sağlamak, (c) (plan, cevap, bir soruna çözüm vb.) bulmak, takdim/teklif etmek, öne sürmek, ortaya atmak.
We weren't able to come up with any new suggestion. He came up with a better idea.
teori ortaya atmak Fiil
bir teori ortaya atmak Fiil
bir şeye cevap bulmak Fiil
delil ortaya çıkarmak Fiil
düşünmek Fiil
para bulmak Fiil
para denkleştirmek Fiil
fikir bulmak Fiil
ortaya atmak Fiil
ciddî bir şekilde ele almak, ciddî olarak uğraşmak/halle çalışmak/üzerine eğilmek.
The speaker talked
a lot, but never really got to grips with the subject.
(fiyatlar) birden düşmek Fiil
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Fiil
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Fiil
gıda ile temas eden madde ve malzemeler İsim, Gıda ve Mutfak