1. sık, sıkışık.
    The trees grew in a compact mass. a compact woolen.
  2. derlitoplu, küçük bir alana/hacim içerisine sıkıştırılmış.
    a compact shopping center/kitchen/car/camera.
  3. sıkı, sağlam yapılı.
    The compact body of a lightweight wrestler.
  4. özlü, az ve öz, etkili, veciz, kısa.
    His book was written in a compact style. A compact statement.
  5. yoğun, kesif, katı, sert.
    The soil was so compact that I was hardly able to force a shovel into it.
  6. pudriyer, pudralık: ayna, pudra ve bazen ruj içeren küçük kutu.
  7. derlitoplu/ortaboy otomobil.
  8. anlaşma, andlaşma, sözleşme, mukavele, muahede.
  9. sıkıştırmak, pekiştirmek, teksif etmek, basınçla yoğunlaştırmak.
  10. sağlamlaştırmak, sağlam ve dengeli hale getirmek.
  11. toparlamak, bir araya toplamak, derlitoplu hale getirmek.
oybirliğiyle
ortak mukavele
sözleşme
toplumsal sözleşme, içtimaî mukavele.
Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi İsim
devletler arası sözleşme
(US) küçük araba
tek parça bilgisayar Bilgi Teknolojileri
yoğun disk Bilgi Teknolojileri
üzerine bilgi ya da ses kaydı yapılabilen küçük plak
aralıksız liste Bilgi Teknolojileri
küçük boyutlu sistem Bilgi Teknolojileri
andlaşmak, sözleşmek, andlaşma/muahede imzalamak/akdetmek, sözleşme/mukavele yapmak.