consequence

  1. İsim sonuç, netice, akibet.
    take/face the consequences: sonuca/akibetine katlanmak, cezasını/ecrini
    çekmek, sorumluluğunu üzerine almak.
    Do this or take the consequences: Bunu yap, yoksa karışmam ha! (Bunu yapmazsan vay haline/vebali boynuna).
  2. İsim, Mantık vargı: verilen bir öncelden (olgu ya da önerme) çıkarsama yolu ile varılan sonuç, çıkarım (istidlâl) sonucu.
  3. İsim eser, ürün, semere.
  4. İsim önem, ehemmiyet.
    It's of no consequence: önemi yok/önemsiz.
    a matter of no consequence:
    önemsiz bir mesele.
    It is of much consequence to me: Benim için çok önemlidir.
  5. İsim ilerigelen, rütbe/mevki/itibar sahibi.
    a man of consequence: ilerigelen bir kimse.
    He is of
    no consequence: Önemsiz bir kişidir/Onu hesaba katma/Onun borusu ötmez.
    people of consequence in the town: şehrin ileri gelenleri.
hukuki sonuç doğurmak Fiil, Hukuk
istenmeyen sonuçlar İsim
beklenmeyen sonuçlar İsim
amaçlanmamış sonuçlar İsim
öngörülemeyen sonuçlar İsim
eylemin niyet edilmemiş sonuçları İsim
nüfuzlu bir adam olmak Fiil
önemli olmamak Fiil
sonuçlarına göğüs germek Fiil
dolayısıyla
mantıki sonuç
maddi sonuç
önemli mesele
gerekli sonuç
hatırlı
çok önemli şahıs
olası sonuç
sonuçlarına katlanmak Fiil
tali sonuç
sonuç olarak, netice itibarıyla, bu sebeple, sebebiyle, -den ötürü, … yüzünden.
...'in doğal bir sonucu olarak Zarf
sonuç olarak, netice itibarıyla, bu sebeple, sebebiyle, -den ötürü, … yüzünden.
'den dolayı
bundan çıkan sonuç şu ki