1. tamamlamak, kemale erdirmek, ifa/ikmal etmek, yerine getirmek.
    His happiness was consummated when she agreed to marry him.
  2. tam, mükemmel, kusursuz, âlâ, dört başı mamur.
    a consummate master of violin. a consummate musician.
    Their happiness was consummate.
işinin ehli olmak Fiil
karısının ölümü üzerine
hayatta müşterek çocukları bulunmak kaydı ile karısının malları üzerinde iktisap ettiği ayni hak
bir sözleşme yapmak Fiil
zifafa girmek, cinsel temasla evliliğin gereğini yerine getirmek.
satışı tamamlamak Fiil
biriyle anlaşma imzalamak Fiil
kesinleşmiş mahkeme kararı sonucu doğan rehin hakkı
kesinleşmiş bir mahkeme kararı sonucu doğan rehin hakkı
sıfır numara serseri
kusursuz bir şekilde