deal with/in

  1. ilgilenmek, incelemek, ele almak, alâkadar olmak, uğraşmak, meşgul olmak, başa çıkmak.
    There are too
    many problems for us to deal with: Uğraşacak pek çok sorunumuz var.
    Botany deals with the study of the plants.
    Children are tiring to deal with: Çocuklarla uğraşmak yorucu bir iştir.
    How do you deal with a drunken man?: Sarhoş bir adamla nasıl başa çıkılır?