konjonktürde ani düşüş
fiyatlarda ani iniş
kâr da düşüş
yolda çukur
dal(dır)mak, bat(ır)mak, sokmak.
dip one's hand into the water. I always dip my hand into my pocket.
He dipped his spoon into the pot.
to dip into the past: geçmiş hayallere dalmak.
to dip into one's purse: çok masrafa girmek.
to dip into one's savings: biriktirdiği paraları harcayıp tüketmek.
una bulamak Fiil
kalemini zehire batırmak Fiil
(bir kimseye bir hususta) acı şeyler yazmak, kaleminden zehir damlamak.
pen dipped in gall: zehirli
(zehir gibi acı şeyler yazan) kalem.