1. Fiil dağıtmak.
    He tried to dissipate the smoke by opening a window. The sun dissipated the mists.
  2. Fiil dağılmak.
    The crowd soon dissipated. The fog dissipated mid morning.
  3. Fiil israf/ziyan etmek, har vurup harman savurmak.
    The extravagant son soon dissipated his father's fortune.
  4. Fiil harca(n)mak, ziyan etmek.
  5. Fiil sefahate/zevk ve safaya dalmak.
çabasını boşa harcamak Fiil
servetini israf etmek Fiil
servetini har vurup harman savurmak Fiil
servetinıhar vurup harman savurmak Fiil
bulutları dağıtmak Fiil
şüpheleri dağıtmak Fiil
paraları boşa harcamak Fiil
endişeyi gidermek için