borsada fiyatlar üzerine anlaşma
(a) yapılmak, tamamlanmak, (b) (et) kâfi pişirilmek.
This meat is not done: Bu et (iyi) pişmemiş.
(c)
argo aldanmak, faka basmak.
I've been done: Aldatıldım.
I'm done: Bittim/mahvoldum!
bir şey yapılsın diye ısrar etmek
Fiil
birşeyi oldu kabul etmek
Fiil
söylemesi yapmaktan daha kolay.
birşeyin yapılmasını sağlamak
Fiil
kan sayımı yaptırmak
Fiil
(işini) bitirmek, sona erdirmek, işi tamamlamak.
yapılacak iş için keşfini yapmak
Fiil
demesiyle yapması bir oldu.
ika olunan zarar için karşılık teklif etmek
Fiil
verilen zarar için karşılık teklif etmek
Fiil
bir şeyin yapılmasını istemek
Fiil
hafta içinde yapılan çalışmanın hesabı
(a) aferin, bravo, (b) (et) iyi pişmiş.
en sonunda, sonuç olarak.
bitmiş iş (iki taraf arasındaki önceden varsayılan bağlayıcı iş anlaşması
(a) yorgun, bitkin, bitap, (b) işi bitmiş, mahvolmuş, (c) ölmüş veya ölmek üzere.
(a) yorgun, bitkin, bitap, (b) öldürülmüş.
(a) çok yorgun, bitap, bitkin, (b) ölmüş, mahvolmuş.
istanbul'da .. tarihinde iki nüsha olarak hazırlanmıştır
yeniden temizlenmiş veya dekore edilmiş
(a) çok yorgun, bitap, bitkin, (b) ölmüş, mahvolmuş.
bitkin, bitap, çok yorgun.
bir şeyi yaptığını inkâr etmek
Fiil
birini bir şey yapmış olmakla suçlamak
Fiil
(a) bitkin/yorgun bir halde, yorgun argın, (b) hepsi hazır, (paket vb.) hepsi sarılmış/yapılmış.
işleri metodik bir şekilde yaptırmada titizlik göstermek
Fiil
ilişiği/alâkayı kesmek, son vermek, bitirmek.
Have done (with it): Bitir (onu)!
Over and done with: Kesinlikle bitti/sona erdi.
That affair's over and done with: Bu bahis kapandı!
I'd like to get done with it: Bunu bitirmek istiyorum.
satıldığı zaman ödenmek üzere teslim sistemini uygulayan iş
birinden hesap sormak
Fiil
bir şeyi yapmış olduğunu inkâr etmek
Fiil
bitirmek, tamamlamak, ikmal etmek.
ilk ve son olarak istenilmeyen ama gerekli şeyi yapmak
Fiil
siyasetle alakası kalmamak
Fiil
(fazla pişirmekten) yanmış et.
toplumsal ya da normal olarak kabul edilmeyen
hiçbir iş yapmamış olmak
Fiil
bitti, sona erdi.
I have to get this homework over with today: Ev ödevimi bugün bitirmeliyim.
It's all over with us now (=We are ruined, we have nothing to hope for): Bittik, mahvolduk, artık ümit kalmadı.
toplumsal olarak kabul edilebilir bir şey
Ok yaydan çıktı/Olan oldu bir kere/artık durum değiştirilemez.