1. tüm, bütün, tam, tamam, tekmil.
    the entire population. an entire success. entire confidence.
  2. parçalanmamış, bölünmemiş, yekpare.
  3. eksiksiz, kesintisiz, azaltılmamış, kısaltılmamış.
  4. Botanik tek parçalı, yekpare, kenarı dilimli olmayan (yaprak).
  5. dolu.
  6. iğdiş edilmemiş (hayvan özellikle at).
    an entire horse.
kendi malının yegâne sahibi olmak Fiil
kendi malınin yegâne sahibi olmak Fiil
malı mülkünün tümünün hâkimi olmak Fiil
kendi mameleki üzerinde tam tasarruf hakkına sahip olmak Fiil
bir makalenin tümünü basmak Fiil
içten yakın duygu
meblağın tümü
iğdiş edilmemiş hayvan
bütün fayda
bütün menfaat
bütün imtiyaz
tam güven
her iki taraf için de yükümlülükler bir bütün oluşturan
sözleşmenin tümü
yani edimlerinin bölünemediği akit
edimlerin bölünemediği akit
bütün kontrol
tam kontrol
topyekûn kontrol
bütün gün
toplam borç meblağı
toplam borçlar
toplam borçlar İsim
varı yoğu
tüm servet
tüm serveti
bütün gelir
tam görme kaybı
bütün ihtiyaç
bütün nüfus
bütün hasılat
bütün hâsılat
bütün yapı
bütün meblağ
bir tek kişinin imzaladığı kira sözleşmesi
bütün piyasayı elinde tutmak Fiil
bütün piyasayı kapsamak Fiil
bir kimsenin bütün mamelekini oluşturmak Fiil
bir kimsenin bütün mâmelekini oluşturmak Fiil
birinin bütün payını ödemek Fiil
toplam servet üzerinden vergi almak Fiil
bütün mülk üzerine icra uygulamak Fiil
bütün mülk üzerinde icra uygulamak Fiil
bir sözleşmenin bütünü için esas olan maddi bir hata İsim, Hukuk
ödemeleri bütün bir mali yıla dağıtmak Fiil