1. Fiil fırlatmak, (hızla) atmak, savurmak.
    He flung his books on the table. The angry man flung his hat on
    the floor.
    to fling the window open: pencereyi hızla açmak.
    The door was flung open: Kapı ardına kadar açıktı.
    to fling on/off one's coat: paltosunu acele ile giymek/çıkarmak.
    to fling someone a look of contempt: birine nefretle/istihkarla bakmak.
    to fling an accusation at someone: birinin üzerine suç atmak.
  2. Fiil hızla uzaklaş(tır)mak, gitmek, hızlı hızlı gezmek/dolaşmak.
    She flung (herself) angrily from the room:
    Öfke ile odadan dışarı fırladı.
    He flung around the room.
  3. Fiil (şiddetle/birdenbire) koymak, tık(a)mak, kapa(t)mak.
    to fling someone into jail: birisini hapse
    tıkmak/atmak.
    fling him into jail!
  4. Fiil fırlamak, atılmak, seğirtmek, tüymek.
  5. Fiil (kol/bacak vb.) hızla hareket ettirmek, sarmak, dolamak.
    The girl happily flung her arms around her mother's neck.
  6. Fiil silk(in)mek, (at) binicisini üstünden atmak, düşürmek, çifte atmak, öteye beriye sıçramak, salla(n)mak.
  7. Fiil (birdenbire) sürüklemek/sevketmek.
    The attack flung the enemy force into confusion.
  8. İsim fırla(t)ma, hızla atma, savurma, sıçrama, atış, atılış, sıçrayış.
    at full fling: tam hızla.
  9. İsim hakaret, lâf sokuşturma, iğneli söz, alay, istihza.
  10. İsim eğlence, çılgınlık, serbest davranış.
    have one's fling: gençlik çilgınlıkları yapmak, iyice eğlenmek,

    mec. kurtlarını dökmek, meydanı boş bulup bol bol eğlenmek.
  11. İsim deneme, girişim, teşebbüs.
bütün gücünü bir şeye harcamak Fiil
namusunu beş paralık etmek Fiil
parasını har vurup harman savurmak Fiil
parasını saçıp savurmak Fiil
parasını pencereden savurmak Fiil
birisinin geçmiş kusurlarını yüzüne vurmak, kirli çamaşırlarını ortaya sermek.
hiddetle yumruk sallamak.
korkudan eli ayağı titremek, dehşete kapılmak.
bir işten birdenbire çıkmak Fiil
gençlik çılgınlıkları yapmak Fiil
savurmak Fiil
hora, hareketli bir İskoç dansı.
kıvrak bir İskoç dansı. İsim
her türlü kısıtlamayı bir tarafa bırakmak Fiil
dışarı at(ıl)mak/fırla(t)mak.
düşmanı geri püskürtmek Fiil
tedbiri elden bırakmak Fiil
birine çamur atmak Fiil
birine çamur atmak Fiil
(a) dağıtmak, yaymak, (b) terkedip gitmek, kurtulmak, izini kaybettirmek.
to fling off the chains
of marriage: evlilik bağlarından kurtulmak. (c) defetmek.
hoşçakal demeden çekip gitmek Fiil
deli gibi oraya buraya atılmak Fiil
(bir işe) şevkle sarılmak.
fling oneself into a job.
bütün gücüyle kendini bir tasarının gerçekleştirilmesine adamak Fiil
bir dosta güvenmek Fiil
şiddetle kapıyı açmak Fiil
(a) (küfür) savurmak, sövüp saymak.
He flung out in a rage against the whole human race. (b) (a)
çifte vurmak, (c) dışarı atmak, kapı dışarı etmek.
birine birdenbire küfretmek Fiil
odadan dışarı fırlamak Fiil
saçıp savurmak, dağıtmak, atmak.
havaya fırlatmak, başından atmak.
fling up a job
k.d. birdenbire işinden çıkmak/ayrılmak.
bir görevi birdenbire yüzüstü bırakmak Fiil
(a) bir şeyi şöyle bir denemek, yapmaya çalışmak, (b) alay/istihza etmek.
yeni bir işe girişmek Fiil