1. (a) ilerlemek, terakki etmek.
    A young man has to think of getting on (in his job). (b) geçinmek,
    idare etmek, geçinip gitmek.
    How are you getting on? Nasılsınız? İşleriniz /sıhhatiniz nasıl? (c) uyuşmak, anlaşmak, (birbiriyle) geçinmek.
    get on with someone: birisiyle geçinmek/uyuşmak, birine ısınmak. (d) (fiilin
    -ing şekli ile) (zaman/yaş) ilerlemek, yaklaşmak.
    Time is getting on.
    get on for: -e yaklaşmak/merdiven dayamak.
    He is getting on for fifty: Ellisine merdiven dayıyor (yaşı elliye yaklaşıyor).
    It is getting on for ten: Saat ona geliyor/yaklaşıyor. (e) (taşıta/ata vb.) binmek.
    He got on the plane at Paris. (f) giyinmek.
    I can't get these shoes on: Bu ayakkabıları giyemiyorum (dar geliyor). (g) başarmak, muvaffak olmak, sivrilmek.
(a) ayağa kalkmak, (b) kendi yağı ile kavrulmak, kendini geçindirecek hale gelmek.
konuşmak üzere ayaka kalkmak Fiil
(alay) ayağa kalkmak Fiil
konuşmak üzere ayağa kalkmak Fiil
bir zorluğun içinden çıkmak Fiil
yeniden eski gücünü kazanmak Fiil
birinin sinirine dokunmak, âsabını bozmak, sinirlendirmek, kızdırmak, canını sıkmak.
sinirine dokunmak, bam teline basmak, (fena) etkilemek.
The noise got on my nerves.
birini sinirlendirmek Fiil
çalışmalarını ilerletmek Fiil
kibirlenmek, böbürlenmek, başkalarına tepeden bakmak, kibirinden yanına yaklaşılamamak, “alçak dağları ben yarattım” demek.
yeni bir iş üstlenmek Fiil
işi rast gitmek Fiil
(zamanla ilgili) yaklaşmak Fiil
hayatta ilerlemek Fiil
hayatta başarılı olmak Fiil
(iş hayatı) yeniden belini doğrultmak Fiil
çok iyi anlaşmak Fiil
canciğer olmak Fiil
birini rahat bırakmak Fiil
birinin sinirine dokunmak Fiil
birinin sinirine dokunmak Fiil
birini sinirlendirmek Fiil
barikatın üzerine çıkmak Fiil
anafora konmak.
işinde kendini göstermek Fiil
iş inde kendini göstermek Fiil
binişmek Fiil
.: birini zayıf tarafından yakalamak.
trene binmek Fiil
birisinin itimadını/teveccühünü kaybetmek, gözünden düşmek.
izini bulmak Fiil
(telefonla) ilişki kurmak Fiil
biriyle bağlantı kurmak Fiil
(telefon) kendini birine bağlatmak Fiil
sonunda birinin çevirdiği dolabı sezmek Fiil
imtizaç etmek Fiil
herkesle iyi geçinmek Fiil
(a) devam etmek.
get on with your work. (b) acele etmek, elini çabuk tutmak.
Get on (with it),
we've a train to catch.
Get on with you! Haydi canım!
biriyle geçinmek Fiil
işiyle başa çıkmak Fiil
biri olmadan yapabilmek Fiil
bir şeyi ele almak Fiil
...'i elde etmek Fiil
acısını burnundan fitil fitil getirmek Fiil
geçinilmesi güç bir kişi olmak Fiil
geçinilmesi kolay olmak Fiil
geçinilmesi kolay olmak Fiil
geçinilmesi kolay kişi
nasır bağlamak Fiil
ayağa kalkıp itiraz etmek.
...e takılma. Cümle
Fazla kafaya takma.
Çok da kafaya takma.
Fazla kafana takma.
Çok da kafana takma.
iyice nişan almak.
He drew a bead on the animal and fired.
aklından çıkarmamak, aklına takılmak.
sahiplenmek Fiil
bir memleketi savaşın eşiğine getirmek Fiil
kontrol altına almak Fiil
kontrolü altına almak Fiil
bir görev için avans almış olmak Fiil
(US) acele etmek Fiil
bir şeyin bilinmeyen tarafını bulmak/meydana çıkarmak.
bir şey üzerinde bilgi almak Fiil
başlamak, acele etmek.
He'll never finish the work if he doesn't get a move on: Acele etmezse işini asla bitiremez.
her satıştan komisyon almak Fiil
tatildeyken yerine geçecek birini bulmak Fiil
şamar yemek Fiil
radyoda bir istasyon bulmak Fiil
az parayla geçinmek Fiil
iyiliğe iyilikle karşılık vermek Fiil
birinden öcünü almak Fiil
bir şeyin acısını çıkarmak Fiil
takılmak Fiil
yararlanmak, faydalanmak, pay çıkarmak.
iyi iş yapmak Fiil
furyaya katılmak Fiil
… furyasına katılmak Fiil
temelden katılmak, bir işe başlangıçta katılmak.
uygun (veya uygunsuz) şekilde başlamak.
solundan/ters tarafından kalkmak.
huysuz/hırçın olmak, herkesi terslemek, yatağın ters tarafından kalkmak.
He was born on the wrong
side of the blanket: O piç olarak doğdu.
(gazete) zamanında çıkmak Fiil
(a) iyileş(tir)mek, hastalıktan ayağa kalkmak, (b) birisini paraca desteklemek, kalkındırmak.
birisine bir konu hakkında bilgi vermek Fiil
sinirlendirmek Fiil
sürekli bir şeyi düşünmek zorunda olmak Fiil
takılmak Fiil
kalabalığı ilerletmek Fiil
(a) haberi olmadan silah çekmek, (b) kazançlı durumda olmak.
ekonomiyi yeniden rayına oturtmak Fiil
(US) rakiplerini arkada bırakmak Fiil
halkı kendi tarafına çekmek Fiil
azarlanmak, azar işitmek.
binmek Fiil
bir grup insana konuşmak üzere ayağa kalkmak Fiil
ters taraftan kalkmak: (o gün için) aksi/huysuz olmak, aksiliği/huysuzluğu üstünde olmak.
Never try
to reason with him when he's gotten up on the wrong side of the bed: Huysuzluğu üstünde iken makul yoldan onu iknaya çalışma.
(a) atik davranmak, atik davranarak birinden önce silah çekmek, (b) üstünlük kazanmak, daha uygun koşullar altında bulunmak.
tez/çabuk davranmak, (çabuk harekete geçerek) üstünlük sağlamak, ileri geçmek.
birisine bir hususta bilgi vermek.
hep (bir şey) düşünmek, (bir şeyi) aklından çıkaramamak, aklı hep bir şeyde olmak, aklını (bir şeye)
takmak.
Lately I seem to have food on the brain: Son zamanlarda aklım hep yemekte.
He's got that on the brain: Onu aklından çıkaramıyor/aklı hep onda.
He's got politics on the brain: Aklı hep politikada.