(a) ayağa kalkmak, (b) kendi yağı ile kavrulmak, kendini geçindirecek hale gelmek.
konuşmak üzere ayaka kalkmak
Verb
(alay) ayağa kalkmak
Verb
konuşmak üzere ayağa kalkmak
Verb
bir zorluğun içinden çıkmak
Verb
yeniden eski gücünü kazanmak
Verb
birinin sinirine dokunmak, âsabını bozmak, sinirlendirmek, kızdırmak, canını sıkmak.
sinirine dokunmak, bam teline basmak, (fena) etkilemek.
The noise got on my nerves.
birini sinirlendirmek
Verb
çalışmalarını ilerletmek
Verb
kibirlenmek, böbürlenmek, başkalarına tepeden bakmak, kibirinden yanına yaklaşılamamak, “alçak dağları ben yarattım” demek.
yeni bir iş üstlenmek
Verb
(zamanla ilgili) yaklaşmak
Verb
hayatta başarılı olmak
Verb
(iş hayatı) yeniden belini doğrultmak
Verb
birini rahat bırakmak
Verb
birinin sinirine dokunmak
Verb
birinin sinirine dokunmak
Verb
birini sinirlendirmek
Verb
barikatın üzerine çıkmak
Verb
işinde kendini göstermek
Verb
iş inde kendini göstermek
Verb
.: birini zayıf tarafından yakalamak.
birisinin itimadını/teveccühünü kaybetmek, gözünden düşmek.
(telefonla) ilişki kurmak
Verb
biriyle bağlantı kurmak
Verb
(telefon) kendini birine bağlatmak
Verb
sonunda birinin çevirdiği dolabı sezmek
Verb
herkesle iyi geçinmek
Verb
(a) devam etmek.
get on with your work. (b) acele etmek, elini çabuk tutmak.
Get on (with it), we've a train to catch.
Get on with you! Haydi canım!
biri olmadan yapabilmek
Verb
acısını burnundan fitil fitil getirmek
Verb
geçinilmesi güç bir kişi olmak
Verb
geçinilmesi kolay olmak
Verb
geçinilmesi kolay olmak
Verb
ayağa kalkıp itiraz etmek.
iyice nişan almak.
He drew a bead on the animal and fired.
aklından çıkarmamak, aklına takılmak.
bir memleketi savaşın eşiğine getirmek
Verb
kontrol altına almak
Verb
kontrolü altına almak
Verb
bir görev için avans almış olmak
Verb
bir şeyin bilinmeyen tarafını bulmak/meydana çıkarmak.
bir şey üzerinde bilgi almak
Verb
başlamak, acele etmek.
He'll never finish the work if he doesn't get a move on: Acele etmezse işini asla bitiremez.
her satıştan komisyon almak
Verb
tatildeyken yerine geçecek birini bulmak
Verb
radyoda bir istasyon bulmak
Verb
iyiliğe iyilikle karşılık vermek
Verb
birinden öcünü almak
Verb
bir şeyin acısını çıkarmak
Verb
yararlanmak, faydalanmak, pay çıkarmak.
… furyasına katılmak
Verb
temelden katılmak, bir işe başlangıçta katılmak.
uygun (veya uygunsuz) şekilde başlamak.
solundan/ters tarafından kalkmak.
huysuz/hırçın olmak, herkesi terslemek, yatağın ters tarafından kalkmak.
He was born on the wrong side of the blanket: O piç olarak doğdu.
(gazete) zamanında çıkmak
Verb
(a) iyileş(tir)mek, hastalıktan ayağa kalkmak, (b) birisini paraca desteklemek, kalkındırmak.
birisine bir konu hakkında bilgi vermek
Verb
sürekli bir şeyi düşünmek zorunda olmak
Verb
kalabalığı ilerletmek
Verb
(a) haberi olmadan silah çekmek, (b) kazançlı durumda olmak.
ekonomiyi yeniden rayına oturtmak
Verb
(US) rakiplerini arkada bırakmak
Verb
halkı kendi tarafına çekmek
Verb
azarlanmak, azar işitmek.
bir grup insana konuşmak üzere ayağa kalkmak
Verb
ters taraftan kalkmak: (o gün için) aksi/huysuz olmak, aksiliği/huysuzluğu üstünde olmak.
Never try to reason with him when he's gotten up on the wrong side of the bed: Huysuzluğu üstünde iken makul yoldan onu iknaya çalışma.
(a) atik davranmak, atik davranarak birinden önce silah çekmek, (b) üstünlük kazanmak, daha uygun koşullar altında bulunmak.
tez/çabuk davranmak, (çabuk harekete geçerek) üstünlük sağlamak, ileri geçmek.
birisine bir hususta bilgi vermek.
hep (bir şey) düşünmek, (bir şeyi) aklından çıkaramamak, aklı hep bir şeyde olmak, aklını (bir şeye)
takmak.
Lately I seem to have food on the brain: Son zamanlarda aklım hep yemekte.
He's got that on the brain: Onu aklından çıkaramıyor/aklı hep onda.
He's got politics on the brain: Aklı hep politikada.