1. parlamak, parıldamak.
    All that glitter is not gold: Parlayan her şey altın değildir (Görünüşe aldanmamalı).
  2. göze çarpmak, gösteriş yapmak.
  3. göz boyamak, görünüşte çok cazip/çekici hale koymak, görünüşte yaldızlayarak aldatmak.
    The glittering
    generalities of propaganda.
  4. parıltı, parlaklık, parlama, şaşaa, ihtişam, gösteriş.
  5. glitter ice ile ayni anlama gelir. buzlu yağmur, yağmurdan ilerigelen buz.
glitter ile ayni anlama gelir. buzlu yağmur, yağmurdan ilerigelen buz.