dizboyu derinliğinde olan
diz boyu (derinliğinde), dize kadar.
knee-deep mud/flood. The water was knee-deep. Sıfat
dizine kadar batmış/gömülmüş.
They were knee-deep in water/in mud. Sıfat
(bir işe/olaya) tamamen dalmış/kendini vermiş/kaptırmış, tamamen işin içinde.
knee-deep in work. Sıfat
boğazına kadar.
knee-deep in debt: boğazına kadar borç içinde. Sıfat