yemeni
tiyatrolarda
bir sahneye genel aydınlatma sağlayan yönlendirilmemiş ışık
çevre aydınlatması
filmlerde ve televizyonda
suni aydınlatma
suni ışık
işaret ışığı
işaret aydınlığı
ışımak Fiil
işaret için kullanılan havai fişek
kanal geçit feneri
ışık düşürmek Fiil
kıyı ışıkları İsim
otomobilin kapısı açıldığında yanan dahili lamba
bir lamba belli bir yeri tararken gölgede bıraktığı yeri başka bir lambanın aydınlatması
pano lambası İsim
tablo lambası İsim
arabada kontrol paneli lambası İsim
gündüz vardiyası İsim
gün ışığı
ölü ışık (gemi lombozu kapağı
kısılan ışık
elektrik ışığı
yedek ışıklama
güneşten solmaz
yanıp sönen ışık
floresan ışık
sis farı Ulaşım
liman ışıkları İsim
liman ışıkları İsim
oto ön lambası İsim
ön far Ulaşım
ışığa tepki göstermemek Fiil
yanıp sönen ışık
lamba ışığı
iniş farı
ışık, ziya, nur.
candle light: mum ışığı.
sunlight: güneş ışığı.
moonlight: ay
ışığı.
daylight: gündüz (ışığı).
artificial light: sun'î ışık.
traffic lights: trafik ışıkları.
İsim
ışık kaynağı: güneş, lamba, mum vb. gibi ışık veren şey.
Get out of my light: Gölge etme!
You
are standing in my light: Güneşime mani oluyorsun.
İsim
aydınlanma, aydınlık.
powerful/poor light : kuvvetli/zayıf aydınlık.
to give a good/bad light: iyi/kötü aydınlatmak. İsim
şafak, gün ışıması, fecir.
at first light: şafakta.
It was growing light: Şafak söküyordu/ortalık aydınlanıyordu. İsim
gündüz, gün ışığı.
It is light: Gündüzdür.
While it's still light: Gün bitmeden/ortalık henüz aydınlık iken. İsim
aydınlatma derecesi. İsim
görüş, görünüş,
mec. noktai nazar, görüş açısı.
to appear in one's true light: içyüzünü/hakikî
çehresini göstermek, olduğu gibi görünmek.
His action appeared in the light of a crime: Eylemine cinayet gözü ile bakıldı.
to appear in the light of a swindler: dolandırıcıya benzemek.
Employees and workers look at difficulties in quite a different light: Memur ve işçiler zorluklara tamamen başka bir açıdan bakıyorlar.
İsim
parıltı, lem'a.
You should have seen the light in his eye! İsim
şule, ateş, kıvılcım/alev gibi tutuşturan şey.
a light for his cigarette. Can you give me a light please? İsim
açıklık, vuzuh, herkesçe görülüp anlaşılma.
We need more light on this subject: Bu konuyu daha
çok açıklamalıyız.
lights and shades of expression: anlatım incelikleri.
İsim
ışıklık: pencere çerçevesinin camlı bölmelerinden herbiri.
window of six lights. İsim, Mimarlık
(manevî/zihnî) aydınlanma, tenevvür.
to stand in one's own light: çok mütevazi olmak, değerini/bilgisini göstermemek. İsim
aydın kişi, aydınlatıcı kimse, parlak örnek olan kimse, model, örnek.
leading light: örnek/seçkin
kişi.
The actor was a leading light in the theater.
İsim
deniz feneri. İsim
trafik ışığı. İsim
görüş, görme kabiliyeti. İsim
aydınlık, aydınlanmış, ışıklı, parlak, nurlu, münevver.
a light airy room: aydınlık, havadar bir
oda.
It is as light as day: Gündüz gibi aydınlık.
Sıfat
(renk) soluk, açık.
light blue: açık mavi.
light green eyes. Sıfat
(kahve) sütlü. Sıfat
yakmak, tutuşturmak, ateşlemek.
She lighted the candles. He lit the fire. Fiil
(lamba vb.) yakmak, (kibrit/çakmak) çakmak.
She lighted the lamp. to light a match. Fiil

light up: aydınlatmak, ışıklandırmak
Hundreds of candles lighted up the ballroom. Fiil

light up: şenlendirmek, neşelendirmek, nurlandırmak, parlatmak.
A smile lit up her face. Fiil
ışık tutmak, ışıkla yol göstermek.
He lit him up the stairs to bed with a candle. His flashlight lighted
us through the tunnel.
Fiil
yanmak, tutuşmak, alev/ateş almak, alevlenmek, ateşlenmek. Fiil

light up: (sigara vb.) yakmak, ateşlemek.
He lit (up) a cigarette. Fiil

light up: parlamak, parıldamak, ışık saçmak. Fiil

up: neşelenmek, neşe saçmak, sevinçten parlamak.
Her face was lighted up by a smile. A smile lit up her face. Fiil
aydınlanmak, ışık almak, ışımak.
The room is lighted by six windows. The sky lights up at sunset.
NOT: Light fiilinin geçmiş zamanı olarak hem
lighted hem de
lit kullanılabilir. Fakat
lighted daha ziyade sıfat olarak (ışıklı, aydınlanmış, yanan anlamında),
lit ise fiilin geçmiş zamanı olarak kullanılmaktadır:
She carried a lighted candle: Elinde yanan bir mum taşıyordu.
He lit a cigarette: Bir sigara yaktı.
Fiil
hafif, yeğni.
a light load.
light as feather: tüy gibi hafif.
be a light sleeper:
uykusu hafif olmak.
travel light: az eşya ile seyahat etmek.
Sıfat
hafif: hacmine göre ağırlığı az, yoğun olmayan, özgül ağırlığı küçük.
a light metal. Sıfat
belli belirsiz, sönük, kesif olmayan, (renk) açık.
light hair: sarı saç.
a light fog: hafif sis. Sıfat
dayanılır, dayanılması/tahammülü kolay. Sıfat
güldürücü, eğlendirici, ağır ve ciddî olmayan.
a light litterature: eğlendirici/kolay okunur/hafif
kitaplar.
light opera: operet, opera komik.
Sıfat
önemsiz.
light losses. Sıfat
(gıda) hafif, hazmı kolay.
light meal. Sıfat
(şarap) hafif, keskin olmayan, alkolü az.
a light wine. Sıfat
(ekmek) iyi mayalanmış, yumuşak, kabarık. Sıfat
(toprak) kumlu, yumuşak, mesamatlı.
a light soil. Sıfat
ince, narin. Sıfat
çevik, atik, ayağına tez.
light on one's feet. Sıfat
şen, şuh, hafifmeşrep, havaî, kaygusuz.
a light laugh.
to do sth with a light heart: bir
şeyi neşe ile/kaygusuzca yapmak.
Sıfat
önemsiz, sathî. Sıfat
hafifmeşrep, zayıf ahlâklı, rastgelenle düşüp kalkan. Sıfat
kararsız, dönek, çabuk değişen, havaî, uçucu. Sıfat
(a) başı dönmüş, sersemlemiş, (b)
light in the head: budala, ahmak, deli, sersem. Sıfat
hafif silahlı.
light infantry: hafif piyade.
light horseman: hafif süvari. Sıfat, Askerlik2
yüksüz, yükü hafif. Sıfat
(rüzgâr) hafif: hızı saatte 10 km.'yi geçmeyen. light air, light breeze. Sıfat, Meteoroloji
(poker) borçlu.
He's a dollar light. Sıfat
(attan/taşıttan) inmek.
He lighted from his horse. Geçişsiz Fiil
konmak, (üzerine) düşmek.
light on one's feet: ayakları üstüne düşmek.
A bird lit on the branch: Dala bir kuş kondu. Geçişsiz Fiil

light on/upon: rastlamak, tesadüfen bulmak/olmak.
light upon a rare book in a secondhand bookshop:
Sahaflarda nadir bir kitap bulmak.
He lit upon a solution: Tesadüfen bir çözüm buldu.
Geçişsiz Fiil
(bir yere/kimseye) isabet etmek, rastlamak, gelmek, (darbe) vurmak, inmek.
The blow lit on his head: Darbe başına indi. Geçişsiz Fiil
ışık İsim, Kimya
hafif uçak
perde
fener
yol gösteren ışık sinyali
hafif yük
hafif komedi
ortaoyunu
boş halde tonalite
boş geminin çektiği su
aydınlatma vergisi
fener resmi
ışık efekti
tek başına giden lokomotif
aydınlatma mühendisliği
ışık haslığı
ışık filtresi
(foto) ışık filtresi
hafif yük
hafif mal
hafif yük
filizi
kaygısızlık
ışıklık
deniz feneri binası İsim
fener
hafif ev işi
hafif sanayiler İsim
hafif sanayii
hafif sanayi I
hafif sanayi
dünyadaki fenerleri gösteren kitap
hafif romanlar
kamyonet
hafif maden
ucuz para
ışık engeli
rastlamak Fiil
hafif ceza
tozpembe
aydınlatma fabrikası İsim
oya katılma oranının düşüklüğü
camlı lumboz
hafif sanayi ürünleri İsim
az kazanç
hafif ceza
(Br) dar raylar
tıkırtı
kolay okunan sıradan kitaplar
hafif içkiler İsim
aydınlık
tehlikeli bir bölgeyi belirtmek için makineli ve belirli yerde demirli fener gemisi
ışık işareti
hafif toprak
ışık kararlılığı
az vergi
hafif vergilendirme
deniz feneri İsim, Deniz Taşımacılığı
fener kulesi
(borsa) az ciro
kamyonet
hafif vasıta İsim, Ulaşım
fener dubası İsim
demirli fener gemisi
fener dubası (tehlikeli bir bölgeyi belirtmek için belirli bir yerde demirli fener gemisi
eften püften
esinti
hafif iş
ışık yılı İsim, Astronomi
ay ışığı
mehtap
neon ışığı
park lambası İsim
pupa ışığı
(uçak) durum lambası İsim
güç ışığı Bilgi Teknolojileri
kameranın üzerindeki yeşil uyarı ışığı
televizyon kamerasının yayına geçmek üzere olduğunu belirten
(araba) arka cam
ışımak Fiil
ışıma
okuma ışığı
geri vites lambası İsim, Ulaşım
bir aracın arkasındaki beyaz geri vites lambası İsim
dönerek yanıp sönen lamba
geminin demirlemiş olduğunu gösteren ışık
lambası İsim
sinyal ışığı
işaret ışığı
kısık ışık
spot lamba
fren lambası İsim
(diskoteklerde , vb) hızla yanıp sönen ışıklar
stop lambası İsim
kontrol kalemi İsim
tepe feneri
az bavul ile yolculuk etmek Fiil
az eşya ile seyahat etmek Fiil
kızgın
sinirli
işaret fişeği
görünür ışık İsim, Fizik
ikaz lambası İsim
ışıksız