(a) serbest/boş vakti olan, (a) acelesiz, acele etmeden, ağır ağır, yavaş yavaş, (c) işsiz, boş, işi
gücü olmayan.
I am seldom at leisure: Boş kaldığım pek nadirdir.
vakit bulunca, (boş) vakti olunca/olduğu zaman, müsait zamanda, fırsat düşerse.
Please look through these papers at your leisure: Bir boş vaktinde şu kâğıtlara lütfen bakıver.
nadiren boş vakti olmak
Fiil
bir şeyi boş vaktinde yapmak
Fiil
okumak için boş vakti olmak
Fiil
boş zamanıma yapılan saldırılar
İsim
kaygusuzluk, başıboşluk, işsizlik, serbestlik, çalışmaktan âzâde oluş.
boş vakit, boş/işsiz zaman, fırsat.
I have no leisure for sport: Spor için boş vaktim yok.
rahat, huzur, ağırdan alma, keyfine bakma.
boş, serbest, işsiz.
leisure hours: boş satler.
boş/başıboş olan, vakti olan, işi olmayan.
the leisure class.
boş zaman geçirme tesisleri
İsim
boş zamanı değerlendirerek eğitim görme
boş zaman geçirmeye yarayan kalemler
İsim
boş zaman geçirme paket programı
tatilde ya da işten uzak bir faaliyette bulunan kişinin bundan hoşnut olmaması durumu
boş zamanını geçirmek için program yapmak
Fiil
birine soluk alacak az zaman bırakmak
Fiil
birine az boş zaman bırakmak
Fiil
boş zamanını geçirmek
Fiil
boş zamanını öldürmek
Fiil