1. Fiil gücendirmek, küstürmek, hatırını/gönlünü kırmak, (hislerini) incitmek, rencide etmek, darıltmak, kızdırmak.

    He apologized for having offended her.
    be offended: alınmak, küsmek, gücenmek, hatırı kırılmak/kalmak.
  2. Fiil kabahat/suç işlemek, (dinî/ahlâkî kuralı veya yasayı) ihlâl etmek, kusur etmek/işlemek.
    offend against
    (the law etc.): (yasa vb.) ihlâl etmek, riayetsizlik etmek, saymamak.
  3. Fiil (koku/tat/manzara) kötü tesir bırakmak, olumsuz şekilde etkilemek, hoşa gitmemek.
  4. Fiil incitmek, acı/ıstırap vermek, acıtmak, canını yakmak, rahatsız/taciz etmek.
    He took off his shoe and
    removed offending pebble.
  5. Fiil günah işlemek.
    If it be a sin to covet honor, I am the most offending soul alive.
    (Shak.):
    Şerefli olmayı istemek günah ise ben en çok günah işleyen bir kulum.
bir kimsenin adalet duygusunu zedelemek Fiil
rencide edici Sıfat
kanuna karşı gelmek Fiil
edep ve ahlaka karşı işlenen suç
görgü kurallarına aykırı hareket etmek Fiil
kamu ahlakına aykırı davranmak Fiil
dilbilgisi yanlışı yapmak Fiil
âdetlere aykırı hareket etmek Fiil
geleneğe karşı gelmek Fiil
ahlaka aykırı suç işlemek Fiil
adabı umumiyeye (genel görgü kurallarına) aykırı davranmak Fiil
kanuni adaba karşı suç işlemek Fiil
göz zevkini bozmak Fiil