pressed

pressed by one's creditors

alacaklılar tarafından sıkıştırılmak Fiil

be hard pressed

zorlanmak Fiil

be hard pressed

sıkışık durumda olmak Fiil

be hard pressed

sıkışık durumunda olmak Fiil

be hard/very pressed

sıkışık durumda olmak.
I am very pressed: Çok sıkışık durumdayım.

pressed brick

kalıp tuğlası, kalıba konularak fırınlanan tuğla.

pressed down

basık

pressed for funds money

sıkışık para durumu

pressed for funds money

eli dar olmak Fiil

pressed for space

yer kıtlığı çekmek Fiil

pressed for time

zaman kıtlığı çekmek Fiil

pressed glass

kalıp camı, kalıpla şekil verilmiş cam.

pressed lamb roasted on a large vertical spit

döner kebap

pressed lamb roasted on a large vertical spit

döner

be pressed for money from all quarters

herkes tarafından para ödemesi talep edilmek Fiil

be pressed for time

işi acele olmak, vakti olmamak, (zamanı) dar/sıkışık olmak, iki ayağı bir pabuca girmek.

be pressed or pressured by sb

sıkıştırılmak Fiil

being hard pressed for time

sıkışıklık

hard pressed (for time

sıkışık

I am really pressed today

bugün çok işim var