1. İsim iniş, uçağın yere inişi.
  2. İsim (birisini) utandırıcı/mahcup edici/küçük düşürücü söz/eylem/hareket.
(a) yazmak, kaydetmek, tescil etmek, kayda geçirmek.
to put down something in writing.
Put
it down on my account: Onu hesabıma yaz. (b) bastırmak, susturmak, sindirmek, önlemek, durdurmak, engel olmak.
to put down a rebellion: bir isyanı bastırmak.
put one's foot down: sebat etmek, fikrinde/tutumunda direnmek. (c) (bir kimseyi) küçük düşürmek, mahcup/rezil etmek, utandırmak, (d) aşağı/yere koymak/bırakmak, indirmek.
put down passengers: yolcuları indirmek. (e) saymak, addetmek, atfetmek, isnat etmek, vermek, bağışlamak.
I put it down to his inexperience: Onu tecrübesizliğine verdim/bağışladım.
I put him down as/for an American: Onu Ameri-kalı sanıyorum.
We put it all down to the fact that he was tired: Bunu onun yorgun olmasına atfediyoruz.
The accident must be put down to negligence. (f) saymak, … yerine koymak, telâkki etmek.
He had put me down as a complete fool: Beni büsbütün enayi yerine koydu.