haksız ceza, işlemediği bir suçtan mahkûmiyet.
aklanmak, arınmak, beraet etmek, cezadan kurtulmak.
haksız yere çekilen hapis cezası
bir yere çarparak acıtmak/ıstırap duymak.
He took a bad rap on the head when he fell: Düşüp başını
çarptı ve fena halde acıttı. (b)
argo suçu üstüne almak, başkasının suçunu/hatasını/kabahatini kendine maletmek.
korku salarak egemenlik sağlayan polis devleti
toplu dertleşme/tartışma, belirli sorun ve şikâyetleri olanların dertlerini ortaya döküp tartıştıkları oturum.
İsim
sabıka kaydı, bir kimsenin tutuklandığını/mahkûm olduğunu gösteren kayıt.
İsim
(a) (okulda ceza olarak) parmaklarının üzerine vurmak, (b) çatmak, şiddetle/sert bir dille hücum etmek.
He rapped the government over the knuckles for wasting public money.
azarlanmak, azar işitmek.
bir suçu birine yüklemek
Fiil