1. Fiil kork(ut)mak, ürk(üt)mek.
    The thunder and lightning scared the child: Şimşek ve gökgürültüsü çocuğu
    korkuttu.
    That horse scares easily: O at çabuk ürker.
    Don't scare the horse: Atı ürkütme.
  2. İsim (ânî/sebepsiz) korku, endişe, ürkme, ürkeklik.
bomba alarmı
savaş psikozu yaratmak Fiil
birini ansızın ürkütmek/korkutmak.
The smell of gas gave me a scare: Gaz kokusu beni korkuttu.
ortalığı telâşa vermek, telâş/korku uyandırmak.
savaş korkusu
bir hırsızı korkutmak Fiil
hırsızı korkutmak Fiil
korkutup kaçırmak.
He got a gun and scared off the thief.
panik alım
sansasyon yaratacak başlık
sansasyonel manşet
korkup kaçmasına sebep olmak Fiil
korkutup kaçırmak Fiil
birine korkudan birşey yaptırmak Fiil
birini korkutup birşey yaptırmak Fiil
korkup kaçmasına sebep olmak Fiil
korkutup kaçırmak Fiil
birini çok korkutmak, ödünü patlatmak.
güçlükle yapmak/meydana getirmek.
parayı korkutmak Fiil
birşeyden yeterince bulmak Fiil
birşeyi bulup buluşturmak Fiil
birşeyi toparlamak Fiil
birini son derece korkutmak/korkutarak aklını başından almak.