çok ağır sorumluluk taşımak, ağır sorumluluk altında olmak.
kavgaya hazır.
to have a chip on one's shoulder: kavgaya bahane aramak/öfkesinden yanına varılamamak.
He's got a chip on his shoulder today; I think he's had an argument with his wife.
birine sığınmak, acındırmak, merhamet dilenmek.
subaylığa terfi ettirilmek
Fiil
öfkesi burnunun ucunda olmak
Fiil
büyük gayret sarfetmek, (işe) dört elle sarılmak.
çalışmaya koyulmak, birisine yardıma koşmak
oğlunun borçlarını üstlenmek
Fiil
omuz atarak kalabalığı yarmak
Fiil
omuzdan kullanmalı
Sıfat, Askerlik
omuzdan atılan
Sıfat, Askerlik
kuvvetine fazla güvenmek
Fiil
birinin omuzuna vurmak
Fiil
soğuk davranış, yüz vermeyiş.
give someone the cold shoulder: birine yüz çevirmek, iltifat etmemek.
İsim
yan-şerit: yol kenarında zaruret halinde arabaların çekilip durmasına elverişli sert zeminli yol şeridi.
İsim
ağırlık ve sorumluluk taşıyabilecek gücü olmak
Fiil
(a) Bütün kuvvetimle yumruğu aşkettim, (b) Verip veriştirdim, açtım ağzımı yumdum gözümü.
birinin omuzuna hafifçe vurmak
Fiil
ince dilinmiş tütsülenmiş domuz eti (kol kısmından).
yumuşak banket, yol kenarındaki yumuşak şerit.
İsim
birinin omuzuna vurmak
Fiil
birinin omuzuna hafifçe vurmak
Fiil
(a) soğuk davranmak, yüz vermemek, istiskal etmek, (b) görmemezlikten gelmek, kaçınmak, sakınmak.
üzerine bir yükümlülük almak
Fiil
silahı omuza almak.
shoulder arms! silah omuza!
mevsim dışı arasında kalan takvim dönemi
patch ile ayni anlama gelir. kolçak, kolluk, pazıbent: askerlerin kollarına taktıkları anlamlı kumaş parçası.
omuz mesafesi
İsim, Ulaşım
omuz çekimi (sinema filmi ve televizyonda , bir kişinin omuzdan yukarı çekimi
ispat yükünü üstlenmek
Fiil, Hukuk
ispat külfetini üstlenmek
Fiil, Hukuk
sorumluluk üstlenmek
Fiil
omuz omuza, birlikte, elbirliği ile.
tüfek omuza: sağ elle tüfeğin dipçiğinden tutup namlusunu omuza dayama (hareketi ve komutu).
dayanışmak, birbirini desteklemek, omuz omuza vermek.