1. en ufak/hafif, zerre kadar.
    The slightest noise startled her: En hafif gürültü onu ürkütürdü.

    I haven't slightest idea: En ufak/zerre kadar fikrim yok.
    in the slightest: asla, kat'iyen, zerre kadar, hiçbir.
    I didn't reproach him in the slightest: Onu asla azarlamadım.
    “Do you mind if I open the window?” “Not in the slightest, please do.” “Pencereyi açmamda bir mahzur var mı?” “Hiçbir mahzur yok, lütfen açınız.”
en ufak bir itirazı olmadan kabul etmek Fiil
en ufak bir kışkırtma da
en ufak bir tahrikle
şöyle bir dokunmakla
zerre kadar şüphem yok
en ufak bir şeyden alınmak Fiil
zerre kadar