1. heyecan vermek, heyecanlandırmak.
    The news thrilled us: Haber bizi heyecanlandırdı.
  2. kuvvetle etkilemek, tesir etmek.
  3. kuvvetli etki altında kalmak, müteessir olmak.
  4. çok sevinmek/heyecanlanmak.
    to be thrilled with joy: sevincinden uçmak.
    He thrilled at the thought of home.
  5. heyecandan titremek, tüyleri ürpermek, ürpermeler geçirmek.
    to thrill with fear: korkudan tir tir titremek.
  6. heyecan, helecan, titreme, ürperti, tüyleri ürperme, heyecanla sarsılma, lerze.
birine hayatının en zevkli anını yaşatmak Fiil
eğlence gezisi
Ne büyük mutluluk!