altın(d)a.
under a table. under a tree. under medical treatment.
Edat
(a) içinde, dibinde.
under separate cover: ayrı bir zarf içinde.
under water: suyun dibinde/içinde.
(b) eteğinde.
under the hill.
Edat
etkisile, (basınç vb.) altında, kuvvetile.
to sink under a heavy load. under sail.
Edat
(başlığı) altında, (sınıf/grup) içinde, … olarak.
classify the books under "Fiction" and "General".
Edat
… ile.
under a false name.
a statement under oath: yeminli ifade.
to register under a new name.
Edat
-den az/noksan/eksik.
purchased under cost. It will cost under 10 dollars.
Edat
aşağısında, (rütbece/önemce) daha küçük.
Edat
emrinde, kumandası altında.
Edat
nezaretinde, rehberliğinde, önderliğinde, yönetimi altında.
to study violin under Heifetz.
Edat
(etkisi) altında.
under the circumstances: bu koşullar/şartlar altında, öyle ise, o halde.
Edat
himayesinde.
under guard.
Edat
(yetkisi/izni/tanıklığı) ile.
under one's hand or seal. under his own signature.
Edat
gereğince, hükmüne göre.
under the law: yasa gereğince.
under the terms of the treaty:
Antlaşma hükümlerine göre.
under penalty of law: cezaya çarptırılabilir.
Edat
… iktidarı/saltanatı zamanında, -ce, tarafından.
under Queen Elizabeth: Kraliçe Elizabet'in saltanatı
zamanında.
The law passed under the new Congress: Yeni Kongre tarafından çıkarılan yasa.
Edat
… halinde, -de.
under repair: tamirde.
Edat
ekilmiş.
an acre under wheat: buğday ekilmiş 4 dönümlük arazi.
under cultivation: ekili (arazi).
Edat
altına, altından.
go over the fence, not under.
Zarf
daha az.
selling shirts for $8 and under.
Zarf
aşağı mevkide/halde.
Zarf
hükmü altında, tâbi olarak, teslimiyetle, boyun eğerek.
Zarf
alt, aşağı, altta/aşağıda bulunan.
an under layer: alt tabaka.
Sıfat
ast, daha küçük mevkide bulunan.
Sıfat
(derecesi/miktarı) daha az/hafif.
an under dose of medicine.
Sıfat
(bir kimsenin/ilâcın) etkisi altında bulunan.
under hypnosis. under anesthetic.
Sıfat
temyiz edilen ...
Sıfat, Hukuk
baskı altında hareket etmek
Fiil
hacir altına alınmak
Fiil
...'in boyunduruğu altında olmak
Fiil
bir suçlama altında bulunmak
Fiil
baba otoritesi altında olmak
Fiil
kadın hâkimiyeti altında olmak
Fiil
polis gözetiminde olmak
Fiil
tamirat halinde olmak
Fiil
sefer çıkış emir emri almış olmak
Fiil
(olta mantarı) suya batmak.
(gemi) dalgalara karşı.
The ship was bows under most of the storm: Fırtına esnasında gemi çoğunlukla
dalgalara karşı yol aldı.
bir şeyi nizamnameye sokmak
Fiil
râmetmek, boyun eğdirmek, kendine tâbi kılmak.
kanuni mirasçılık hakkını geçerli kılmak
Fiil
(a) idare/kontrol edilmek, … tarafından yönetilmek, …'e bağlanmak, idaresine girmek.
This committee will come under the new Education Department. (b) maruz kalmak, uğramak, karşılaşmak.
We came under heavy gunfire.
to come under someone's influence: birisinin etkisi/nüfuzu altına girmek. (c) … (başlığı) altında bulunmak.
What heading does this come under? Buna ne başlık vereceğiz?
ithamlara maruz kalmak
Fiil
birşeye maruz kalmak
Fiil
piyasa fiyatından aşağı satmak
Fiil
bir şeyi ruhsatlı olarak yapmak
Fiil
Avustralya veya Yeni Zelanda'da.
(a) görevli/sorumlu olmak, (b) … sınıfına/grubuna girmek/dahil olmak, … olarak dasnif edilmek, tâbi olmak, maiyetine girmek.
(a) altına girmek, (b) altından geçmek, (c) önlemek, kontrol altına almak, hakkından gelmek.
get a fire under: yangını söndürmek.
(a) iflâs etmek, mahvolmak, (b) (gemi) batmak, (c) katlanmak, duçar/maruz olmak, (yük/sorumluluk altında) ezilmek.
(a) dayanamamak, çökmek, yenilmek, teslim olmak, (b)
k.d. iş hayatında başarı gösterememek, batmak,
iflâs etmek.
His business went under.
(bir şeyi) kontrol etmek
Fiil
hâkim olmak, kontrol altında tutmak.
He kept his feelings under. We tried to keep the fire under.
Fiil
baskı altında tutmak, hükmetmek, tahakküm etmek.
Formers rulers kept the people under.
Fiil
sözleşme gereği yükümlülük
sözleşme çerçevesi içinde sorumlu
polis eşliğinde sevk etmek
Fiil
baskı altında ödemede bulunmak
Fiil
kontrol altına almak
Fiil
ağır baskı altında kalmak
Fiil
fiyatının altında satmak
Fiil
(a) iş altında ezmek, işe boğmak, (b) hezimete uğratmak, tamamen yenmek.
bir adayı büyük çoğunlukla yenmek
Fiil
çift sürerek bir şeyi toprağın altına koymak
Fiil
tutuklu, mevkuf.
to place/put someone under arrest: bir kimseyi tutuklamak/tevkif etmek.
house/open arrest: göz hapsi.
(a) yelken açmış, pupa yelken, (b) çadırda.
to sleep under canvas: çadırda yatmak/uyumak.
yelkenli, yelkenle hareket eden.
bir şirket ticarete başlarken (genellikle pahalı olan) başlangıç aşamasından geçmesini sağlayacak kadar
yeterli sermayesi olmaması durumu
incelenmekte, gözden geçirilmekte, tetkik edilmekte.
the question under consideration: incelenmekte olan sorun.
yönetilebilir, kumanda/idare edilebilir, kontrol altında, yola gelir, uysal.
be under control:
yönetilebilmek, kontrol altında olmak.
bring under control: yola getirmek, duruma hâkim olmak, işleri yoluna koymak.
It took the teacher months to bring her class under the control.
himaye altında, koruyucu kuvvet eşliğinde.
(a) gizlice, hafiyen, (b) gizlenmiş, sığınmış, (c) zarf içinde.
under separate cover: ayrı bir
zarfta.
address someone under cover of another: başkası vasıtasıyla birine mektup göndermek.
kadının kocasının himayesi altında olması
baskı altında
Zarf, Hukuk
(a) ateş altında (özellikle askerî birlik).
to show courage under fire. be under fire:
düşman ateşine maruz kalmak. (b) tenkide/eleştiriye maruz, muaheze edilen, hücuma uğramış.
noksan sigorta (sigorta bedelinin sigorta konusunun gerçek değerinden düşük olması
kiracısı olduğu bir mülkü başkasına kiralamak
Fiil
seyir halinde, yelken açmış olarak.
ilâçla yatıştırılmış/teskin edilmiş.
He's under sedation and resting quietly in bed.
bugünkü şartlar altında
Zarf
yedeğe alınmış, yedekte çekilmekte.
yolda, hareket halinde, devinmekte, seyir halinde.
Zarf
(sükûnetten) harekete geçerek.
Zarf
ilerlemekte, başlanmış, yoluna girmiş.
Prepatations were under way .
Zarf
(a) ilerlemekte, hareket halinde.
be under way: (gemi) hareket halinde olmak.
get under way:
(gemi) hareket etmek,
mec. işe başlamak. (b) gelişmekte, devam etmekte.
The program is under way.
ağırlıkça eksik gelmek
Fiil
(halktan) gizli, saklı.
keep under wraps: gizli tutmak, gizlemek, saklamak.
take the wraps off: açığa çıkarmak, açıklamak.