1. Edat üstün(d)e, üzerin(d)e.
    She was sitting in a rocking chair with a cat upon her knee. He lay down upon
    the grass.
    fall upon: üstüne düşmek/saldırmak.
    tier upon tier: tabaka tabaka, sıra sıra.
  2. Edat -e/-a/-ye/-ya.
    He climbed upon his horse and rode off: Atına binerek sürüp gitti.
  3. Edat çok yakınında, tepesinde.
    The enemy is upon us: Düşman tepemizdedir.
    Winter is upon us: Kış gelip çattı.
  4. Edat vesilesiyle, dolayısıyla, üzerine, münasebetiyle, -ce.
    She went into mourning upon her husband's death:
    Kocası ölünce (ölümü üzerine) mateme girdi.
    She was joyful upon seeing her child take his first step: Çocuğunun ilk adımı attığını görünce çok sevindi.
  5. Edat vukuunda, vuku bulur bulmaz.
    upon entering the room, he sat down: Odaya girer girmez oturdu.
  6. Edat hususunda.
  7. Edat şartıyla.
    upon my blessing: muvafakatimi almak şartıyla.
  8. Edat -e göre.
    depend upon: -e mütevakkıf olmak.
  9. Edat -lerce.
    There were thousands upon thousands of immigrants arriving: Binlerce göçmen geliyordu.
  10. Edat birçok hallerde ifadeye biraz da kuvvet vermek için
    on yerine ve aynı anlamlarda kullanılır.
işe başlayınca
(a) mes'uliyetini müdrik olmak, hareketlerinin sorumluluğunu kabul etmek, (b) sözünün eri olmak, vaadini
tutmak.
He was on his honor not to divulge the secret.
upon my honor: şerefim/namusum üzerine.
kendi yağı ile kavrulmağa mecbur olmak.
dikkatini birine vermek Fiil
birisine birdenbire görünmek.
The truth burst (in) upon me: Birdenbire gerçeği anladım (Kafama dank dedi.).
okurlarına hitap etmek Fiil
karşılık beklemeden iyilik yapmak, (fisebilillâh) hayır işlemek. “İyilik yap denize at, balık bilmezse hâlik bilir.”
birinin merhametine sığınmak Fiil
bir girişimi himaye etmek Fiil
karşılığını beklemeden iyilik etmek Fiil
ana babasının eline bakma
ailesine bağımlı olma
üstüne çekmek Fiil
belleğine başvurmak Fiil
yedek akçesinden yemek
kaynaklarına başvurmak Fiil
tasarruflarını harcamak Fiil
sermayesini küçültmek Fiil
birinin iyiliğini kötüye kullanmak Fiil
sermayenin azalması
kendi iradesini başkasına zorla kabul ettirmek Fiil
yaşamının yeni bir dönemine girmek Fiil
görevleri çerçevesi içine girmek Fiil
göreve başlamak Fiil
göreve başlama
vazifeye başlama
kirli çamaşırlarını ortaya dökmek Fiil
el sıkarak anlaşmak, mutabık kalmak.
müflisten vâki olacak bütün taleplerden vazgeçmek Fiil
müflisten vaki olacak bütün taleplerden vazgeçmek Fiil
tam peşinden, adım adım (arkasından).
zeki/akıllı/kafalı olmak.
fikri üstünde ısrar etmek Fiil
suçsuz olduğu konusunda ısrar etmek Fiil
kendi görüşlerini başkalarına zorla kabul ettirmek Fiil
mahremiyetine tecavüz etmek.
çağına damgasını vurmak Fiil
çağına damgasını vurmak Fiil
bir şey üzerinde izini bırakmak Fiil
sermayeden yemek Fiil
bir şey konusunda mütalaasını belirtmek Fiil
… yüzünden, … sebebiyle.
aleyhisselam İsim, Din ve İnanç
istasyona (istendiğinde) tren biletini göstermek Fiil
tek bir darbe ile başarıyı elde etmeye çalışmak Fiil
tahtta kalmak Fiil
tahtında kalmak Fiil
düşmanına misilleme yapmak Fiil
davacılarına karşı dava açmak Fiil
arkadaşlarının sırtından geçinmek Fiil
sağlam emsallere dayanarak konuşmak Fiil
karşılığını beklemeden iyilik etmek Fiil
geçmişteki itibarıyla geçinmek Fiil
birini yakından izlemek, peşine düşmek, peşinden ayrılmamak.
peşinde
duygularını herkese göstermek Fiil
uyum sağlanmış
tesir etmek Fiil
istinat
kurcalanmak Fiil
tesadüfen keşfetmek/bulmak.
dayanmak, güvenmek.
to build upon a promise: bir vaade güvenmek.
bir şeyin üzerine vergi koymak Fiil
(a) istemek, dilemek, rica etmek. I
call on the people of this country to work hard for national unity.

to call upon God: Allahtan dilemek/niyaz etmek.
to call upon someone to apologize: birisinden özür dilemesini istemek. (b) (kısa bir süre için) ziyaret etmek.
to call on friends. I'll call on Mary tomorrow. (c) ihtiyacı olmak.
to call on all one's strength.
nakde çevirmek Fiil, Muhasebe
irat kaydetmek Fiil, Muhasebe
temerküz etmek Fiil
tesadüf etmek Fiil
rastlamak Fiil
(a) raslamak, tesadüfen karşılaşmak/bulmak, keşfetmek, meydana çıkarmak, rastgelmek.
to come upon
a secret: bir sırrı keşfetmek/meydana çıkarmak. (b) (korkuya vb.) kapılmak.
Fear came upon him: Korkuya kapıldı. (c) iddia etmek, (hak) talep etmek.
to come upon someone for a sum of money: birisinden alacak iddia etmek.
to come upon someone for $ 1000 damages: birisinden $1000 tazminat talep etmek. (d) aklına gelmek, hatırlamak.
It came upon me that I had seen that man before: O adamı daha önce gördüğümü hatırladım.
üzerinde anlaşılan (mutabık kalınan) şartlar İsim
birine yetki vermek Fiil
üstüne çullanmak Fiil
övmek.
kullanmak Fiil
yararlanmak Fiil
koyulmak Fiil
tecavüz etmek Fiil
başlamak, girişmek, atılmak.
He has engaged upon a new profession: Yeni bir mesleğe atıldı.
bir mevkie geçmek Fiil
saldırmak, üzerine atılmak, hücum etmek.
çabuk kavramak (gözle , elle , anlayışla
(a) (bir zaman aralığından sonra) devam etmek.
The second half of the concert will follow on in 20
minutes. (b) (bir olayı) izlemek/takip etmek.
Her ilness followed on her mother's death.
'e bağlı
bırakmak, terketmek.
dayanmak Fiil
(a)
look on ile ayni anlama gelir. saymak, telâkki etmek, addetmek, … gözü ile bakmak.
to look
upon gambling as a sin. (b) hayran kalmak, hayranlıkla/takdirle bakmak/seyretmek.
to look upon a beautiful picture.
nice to look upon: güzel, cazip.
örnek almak, örneğe göre yapmak.
She modeled herself on her mother: Annesini kendine örnek alıyor.

The railway system is modeled on the successful plan used in other countries: Demiryolu sistemi, başka ülkelerde başarı ile uygulanan bir plâna göre yapıldı.
karar vermek.
konmak Fiil
sömürmek, istismar etmek, kötüye kullanmak.
üstüne koymak.
be put upon: ezilmek, kendini ezdirmek.
I won't be put upon any more: Artık kendimi ezdirmeyeceğim.
yeniden mülkiyetine geçmek Fiil
itimat etmek Fiil
emniyet etmek Fiil
üzerinde anlaşmaya varılan kira
dayanmak Fiil
güvenmek Fiil
rastlamak, tesadüf etmek.
saldır(t)mak, kışkırtmak, hücuma uğra(t)mak, üzerine atılmak.
To set dog on someone He was set on
by robbers who took all his money.
üzerine saldır(t)mak, hücum etmek, çullanmak.
konma
oturmak Fiil
üstenmek, üstüne almak, taahhüt etmek.
take it upon oneself to do something: bir işi yapmayı üstenmek/üstüne almak.
buz üstünde yazı yazmak Fiil
zorlamak, tazyik etmek.
yorum yapılmayan, sükûtla geçiştirilen.
hizmet etmek Fiil
el pençe divan durmak Fiil
etkilemek Fiil
vusulünde
krediyle
(patentin) tescili üzerine
daha dikkatli bir incelemeden sonra
(US) edinilen en inanılır bilgiler çerçevesi içinde
tahkik sonucu
vallahi billahi
namusum üzerine
'nın alınması üzerine
işbu belgenin alınmasını müteakiben Zarf, Hukuk
düşündükten sonra
...'in talebiyle Zarf
görüldüğünde
ihtar üzerine Zarf
tavsiyeye uymak Fiil
bir emir üzerine hareket etmek Fiil
talimata göre hareket etmek Fiil
bir gün üzerinde anlaşmak Fiil
bazı şartlar altında kabul etmek Fiil
bir kurulun emrinde bulunmak Fiil
birşeyi birşeye dayandırmak Fiil
temelini birşey teşkil etmek Fiil
birini hiç etkilememek Fiil
sürpriz ziyaret yapmak Fiil
kendi etmek, kendi bulmak Fiil
kendi kaşınmak Fiil
ödeme talebinde bulunulmuş
birinin arkasından kötü konuşmak Fiil
rastlaşmak Fiil
birini gafil avalamak Fiil
bir şeyin aleyhinde konuşmak Fiil
modaya bağlı kalmak Fiil
malı mülkü birine devretmek Fiil
bir konuyu açmak Fiil
zarar ve ziyanını birinden çıkarmak Fiil
haczi koymak Fiil
kendi yıkımına neden olmak Fiil
bir işe girişmek Fiil
uğraşmaya başlamak Fiil
birşeyi yapmaya koyulmak Fiil
cebelleşmeye başlamak Fiil
bir konuyu açmak Fiil
zorla kabul ettirmek Fiil
yeni görevler almak Fiil
ele geçirmek Fiil
bir mesleğe girme
(US) mirasa konma
birşeyi ayrıntılandırmak Fiil
belediye yardımına muhtaç olmak Fiil
birşeyi doya doya yemek Fiil
birini birşeye zorlamak Fiil
kargayı bülbül diye yutturmak Fiil
birşey üzerinde etkili olmak Fiil
bir şeyi birinin iyi anlamasını sağlamak Fiil
birşeyi ilerletmek Fiil
birşeyi daha iyi hale getirmek Fiil
birşeyi geçmek Fiil
birşeyi daha iyi duruma getirmek Fiil
bir nokta üzerinde ısrar etmek Fiil
ödenmemiş senet borçları İsim
bir şeye güvenmek Fiil
birini kötülemek Fiil
bir hakem kararına güvenmek Fiil
bir konu hakında rapor yazmak Fiil
bir şey üstüne karar vermek Fiil
...'i yargılamak Fiil
biri arkasından casusluk etmek Fiil
metni yanlış yorumlama
birşey hakkında fikir bulmak Fiil
yazılı dilekçe
ihbar üzerine yürürlüğe girmek Fiil
birine bir şeyi zorla kabul ettirmek Fiil
birşeyi suistimal etmek Fiil
birşeyden yararlanmak Fiil
karşılıklı iddiaların reddi
(borsa) durgunlaşmak Fiil
birinden iyice istifade etmek Fiil