baby

  1. bebek, küçük çocuk.
    a new-born baby. Mothers nurse babies.
    I have known him from a baby:
    Onu bebekliğinden beri tanırım.
  2. yeni doğmuş yavru.
  3. ailenin en küçüğü.
    He is the baby of the family.
  4. çocuk ruhlu, olgunlaşmamış kimse.
  5. (a) güzel ve cazip kız, bebek gibi güzel,
    argo piliç, (b) sevgili, mahbube, (c) çocuk, delikanlı.

    He's a tough baby to have to deal with: Kolay başa çıkılamayan yaman bir delikanlıdır.
  6. (a) bir kimsenin övünebileceği ve özel bir dikkat/ihtimam isteyen icat, keşif, eser, proje vb., (b) iş,
    nesne, şey.
    That's your baby: Bu senin işin.
    Is that car there your baby? Oradaki araba senin mi?
  7. bebek+, bebeğe özgü.
    baby buggy = baby carriage: bebek arabası.
  8. bebek gibi, bebeğe benzer.
  9. Minerology
    a baby car: küçük araba.
  10. çocuk muamelesi yapmak, şımartmak.
  11. çok dikkat ve ihtimam göstermek, üzerine titremek.
kundaktaki çocuk Noun
kişinin ilgisi
kişinin sorumluluğu
kişinin işi
bebek doğurmak Verb
doğum yapmak Verb
hamile olmak Verb
bebek beklemek Verb

be left holding the bag): (a) başkasının yarım bıraktığı iş) üzerinde kalmak/üstüne yıkılmak,
sorumluluk üzerinde kalmak, (b) eli boş dönmek,
argo hava almak, açıkta kalmak.
bebekleşmek Verb
mavi bebek: kalp/akciğer hastalığından mavimsi deri ile doğan bebek.
sulu gözlü
olur olmaz şeye ağlayan kişi
çocuk sahibi olmak Verb
çocuk doğurmak Verb
(genellikle istemeyerek) sorumluluğu taşıma
(US) sorumluluğu üstünden atmak Verb
deneme tüp bebek
deneme tüp bebek
(US) savaş sayesinde doğan sanayi dalı
savaş sayesinde doğan sanayi dalı
savaş çocuğu
bir davada savunmanın küçüklük defi
küçüklük defi
(a) genç sığır (12-20 aylık), (b) genç sığır eti.
bebek mavisi Adjective
değeri $100 veya daha az olan bono.
elli veya yüz dolarlık şirket veya devlet bonosu Noun
abd şirket ya da devlet abdsu
(US) yirmibeş
çocuk zammı
itibari değeri genelde $ 100'ı aşmayan küçük kupürlü bonolar Noun
doğum oranının yüksek olduğu bir dönemde doğmuş kişi
biberon Food-Kitchen
kadının bebeğini doğurmak için çalışma hayatına ara verdiği dönem
buggy ile ayni anlama gelir. bebek arabası.
doğum oranındaki hızlı düşüş
küçük araba
bebek oto koltuğu Noun, Child Care
bebek araba koltuğu Noun, Child Care
bebek bakımı Noun, Medicine
bebek arabası Noun, Home
(US) çocuk arabası Noun
kanguru Noun, Child Care
(a) bebek yüzü, (b) bebek yüzlü.
çocuk bakımevi/yuvası.
çocuk bakımevi işleten.
ücretle çocuk bakma.
bebek maması Noun, Child Care
bebek maması Noun, Child Care
kısa kuyruklu piyano.
yarım kuyruk piyano
bebeğe bakan kız
bebek kaçırmak Verb
bebek bakıcısı Noun, Child Care
kreş
bebek odası Noun, Home
bebek pembesi Adjective
çuha çiçeği
(Primula forbesii): Çin ve Burmada yetişir. Yaprakları beyaz püsküllüdür. Pembe-leylâk renkli çiçek açar.
ince atlas şerit.
küçük hisse senedi
sitter ile ayni anlama gelir. çocuk bakıcı: ana babası evde yokken çocuğa bakan kimse.
minicik el feneri.
minicik el feneri.
anne danışma merkezi
(US) yeni ihraç olunmuş hisse senedi
bebek arabası Noun, Home
(a) bebek konuşması, yarım yarım konuşma, (b) büyüklerin bebeklerle konuşurken kasten kullandıkları çocuk konuşması.
süt dişleri Noun, Child Care
süt dişi.
dağ sümbülü Noun, Botany
arap sümbülü Noun, Botany
arapsaçı Noun, Plant Species

gypsum pink ile ayni anlama gelir. bebe-teni
(Gypsophila paniculata): karanfilgillerden
beyaz-pembe, güzel kokulu çiçekler açan bitki.
Noun
asma sümbülü ve benzeri bitkiler. Noun
babies'-breath Noun
yarım kuyruk
(US) reşit olmama itirazı
(US) reşit olmama defisinde bulunmak Verb
(US) reşit olmama defi
bir doğumu kutlamak Verb

bebeğin gazını çıkarmak Verb, Child Care