fulfill

  1. Transitive Verb (söz, vait vb.) tutmak, yerine getirmek.
    If you make a promise, you should fulfill it.
  2. Transitive Verb yapmak, ifa/icra/infaz etmek, (iş) görmek.
    A nurse has many duties to fulfill in caring the sick.
  3. Transitive Verb tamamlamak, bitirmek, ikmal/itmam etmek.
    to fulfill a contract.
  4. Transitive Verb itaat/riayet etmek, saymak, yerine getirmek.
    The doctor's instructions must be fulfilled exactly,
    the sick man's life depends on it.
  5. Transitive Verb erişmek, nail olmak.
    If he's lazy, he'll never fulfill his ambition to be a doctor.
  6. Transitive Verb gerçekleşmek, tahakkuk etmek, doğru çıkmak.
    Many of his youthful ambitions have never been fulfilled.
  7. Transitive Verb tatmin/memnun etmek, (işe/maksada) yaramak, (maksada) hizmet etmek.
    to fulfill a need.
  8. Transitive Verb geliştirmek, yetiştirmek.
    She succeded in fulfilling herself both as an actress and as a mother.
  9. Transitive Verb doldurmak.
görevini yapmak Verb
akit yapmak Verb
sözleşmeyi yerine getirmek Verb
sözünü yerine getirmek Verb
arzuyu gerçekleştirmek Verb
yükümlülüğünü yerine getirmek Verb
amacını gerçekleştirmek Verb
kanunun icaplarını yerine getirmek Verb