leap

  1. sıçramak, zıplamak, atlamak, hoplamak.
    leap over: üstünden atlamak.
    to leap over a ditch:
    hendekten atlamak.
    leap for joy: sevincinden zıplamak, etekleri zil çalmak.
    He leapt into (out of) the car: Arabaya (arabadan) atladı.
    He leapt into the air: Havaya zıpladı.
    Her heart leapt: Yüreği hop etti.
  2. fırlamak, atılmak.
    to leap aside: hızla kenara çekilmek.
  3. (acele hükme/karara) varmak.
    to leap to a conclusion.
  4. üstünden atlamak, atlayıp öte tarafa geçmek.
    to leap o fence/a wall: çitten/duvardan atlamak.

    The thief leaped the wall and escaped.
  5. aşmak, geçmek.
    to leap Atlantic in a jet.
  6. zıplatmak, hoplatmak, atlatmak.
  7. (aygır) kısrağa binmek, çiftleşmek.
  8. sıçrama, sıçrayış, atlama, atlayış, zıplama, zıplayış, hoplama, hoplayış, hamle.
    take a leap:
    sıçramak, vb.
    at one leap: bir hamlede/sıçrayışta.
    a giant leap for mankind: insanlık için muazzam bir sıçrayış/hamle/ilerleme.
  9. atlama mesafesi.
  10. (üstünden) atlanılan yer.
  11. ânî geçiş, fırlama, yükselme.
    a successful leap from piano class to concert hall.
  12. ânî/önemli artış/yükseliş.
    There has been a leap in profits this year.
bir sıçramak yışta
birşeyi yapmadan önce düşünmek Verb
dev adım Noun
önemli bir atılım
satış fırlaması
yukarı fırlamak Verb
can atmak, can atarak kabul etmek, öpüp başına koymak, yakalamak, kaçırmamak.
leap at an offer:
bir teklifi can atarak kabul etmek.
leap at the chance: fırsatı yakalamak/kaçırmamak.
bir fırsatı yakalamak Verb
bir fırsattan yararlanmak Verb
bir teklifi hemen kabul etmek Verb
ekli gün
artık gün
ekli gün
işçilerin aynı sanayi dalında başka bir grup işçiye verilen ücret zammını kendilerine de uygulatmak istemeleri Noun
teşmil talebi
bir konudan diğerine sıçramak Verb
işinde birden yukarı fırlamak Verb
gözü kapalı atılış/girişim, sonu meçhul/tehlikeli teşebbüs, sonu belirsiz/şüpheli iş.
birdenbire ün kazanmak Verb
aşmak Verb
romantik bir serüvene atılmak Verb
sahte bağlılık, sözde samimiyet, samimiyetsizlik, suretâ hürmet. Noun
hemen sonuç çıkarmak Verb
göze batmak Verb
birdenbire sivrilmek Verb
artık yıl, senei kebise: 366 gün süren (Şubat ayı 29 gün olan) yıl: 365.25 gün süren astronomi yılı ile
365 günlük takvim yılı arasındaki farkı kapatmak için 4 ile bölünebilen (400 ile bölünemeyen sonu çift sıfırlı yıllar hariç) her yıl artık yıl sayılır. common year
Noun
Ayağını denk al! Adjective
hamle yapmak Verb
Büyük Atılım: Çin Halk Cumhuriyetinin büyük ekonomik kalkınma plânı (1958). Noun