master

  1. Noun usta.
    be master of … : … ustası olmak.
    Like master like man: Böyle ustanın böyle çırağı olur.
  2. Noun âmir, patron.
    (to be) one's own master: kendi başına buyruk (olmak).
  3. Noun kaptan, süvari, tüccar gemisi kaptanı.
  4. Noun efendi, evin beyi, aile reisi.
    The master is not at home.
    the master of the house: aile
    reisi.
    to be the master of one's own house: kendi evinin efendisi olmak.
  5. Noun başkan, reis, yönetici.
  6. Noun (erkek) öğretmen/başöğretmen.
    music master: müzik öğretmeni.
  7. Noun üstat büyük sanatçı.
    grand master: büyük üstat, üstadı âzam.
    He is a master of the violin.

    old masters: eski üstatlar (özellikle Rönesans çağı İtalyan ressamları).
  8. Noun galip, fatih, muzaffer, galebe çalan, hâkim olan/hükmeden şey/kimse.
    to be the master of the situation:
    duruma hâkim olmak.
    to be (the) master of one's faith: kaderine hükmetmek, kaderi kendi elinde olmak.
    I am the master now.
    Never let the fear be your master: Asla korkuya kapılma/korkunun esiri olma.
    After hard fighting the defenders were still the masters of the city.
  9. Noun ustabaşı, sanatını iyi bilen ve başkalarına öğreten kimse.
  10. Noun uzman, mütehassıs, erbap, işinin ehli kimse, bir şeyi iyi yöneten/kullanan kimse.
    a master of his time and money.
  11. Noun yargıç yardımcısı, sorgu yargıcı/hâkimi, mustantik.
  12. Noun (üniversite) master: lisans üstü öğrenim derecesi, bu öğrenimi başarı ile bitiren kimse.
    a master's
    degree. master of Arts/Science, etc.
  13. Noun küçük bey (hitap için kullanılır), genç asilzade.
    master John Brown.
  14. Noun
    matrix ile ayni anlama gelir. özgün, asıl, örnek, numune, mekanik usulle kopya edilecek şey.
  15. Noun ana, benzer tarzda işleyen mekanizmaya kumanda eden.
    master clock. master cylinder/spring/wheel/schedule/plan etc.
  16. Noun hoca, dinî lider, felsefe, din vb.'de önder, başkalarına öğreten/önayak olan değerli/bilgili kişi.
  17. Adjective baş, usta.
    master builder: mimar, yapı ustası, kalfa.
    master stroke: çok ustalıklı/maharetli
    iş.
    master touch: usta eli, yerinde söz/davranış.
  18. Adjective ana, temel, esas, asıl.
    master bath: ana banyo, bir evde genellikle büyük yatak odasına bitişik
    banyo.
    master bedroom: büyük yatak odası, aile reisinin yattığı oda.
    master-clock: ana saat.
    master copy: (a) teksir kalıbı, mumlu kâğıt, (b) asıl/esas nüsha.
    master key: ana anahtar, aynı cinsten birçok kilitleri açan anahtar.
    master switch
    elekt. ana anahtar/şalter.
  19. Adjective yöneten, yönetici, kontrol/kumanda eden.
  20. Adjective egemen, hâkim, hükmeden.
  21. Adjective bağımsız, kendi başına buyruk.
  22. Adjective uzman, üstat, usta.
  23. Transitive Verb zaptetmek, fethetmek.
  24. Transitive Verb yönetmek, hâkim olmak, idare/kontrol etmek.
  25. Transitive Verb iyice öğrenmek/bilmek, vâkıf/hâkim olmak, vukuf kesbetmek.
    master a subject: bir konuya hâkim
    olmak (iyice bilmek).
    master a foreign language.
  26. Transitive Verb itaat ettirmek, baş eğdirmek, tahakküm etmek, hükmü/idaresi altına almak.
  27. Transitive Verb yenmek, galebe çalmak, hakkından gelmek.
    master a difficulty: bir güçlüğü yenmek.
  28. Transitive Verb usta /uzman olmak, maharet/hüner kazanmak.
işinin ehli olmak Verb
kendi malının yegâne sahibi olmak Verb
kendi malınin yegâne sahibi olmak Verb
malı mülkünün tümünün hâkimi olmak Verb
kendi evinin efendisi olmak Verb
zamanını dilediği gibi kullanmak Verb
kendi kendinin efendisi olmak Verb
işverenine ihtarda bulunmak Verb
işverene ihtarda bulunmak Verb
duygularına hâkim olmak Verb
master diplomasını almak Verb
efendisine sadık bir şekilde hizmet etmek Verb
master diplomasını almak Verb
birinin çırağını başka birine devretmek Verb
gemi sahibince kaptan tayini
ayar memuru
bir sikke ya da külçe içindeki değerli maden miktarını resmen söyleyen kişi
yardımcı öğretmen
bagaj memuru
gemide bagaj memuru
karargâh komutanı
konser maysteri
dans hocası
dok sorumlusu
sürüler sahibi
(Br) sınıf öğretmeni
(erkek) beden eğitimi öğretmeni. Noun
dünya satranç şampiyonu. Noun
satranç üstadı. Noun
askerî şövalye örgütü başkanı. Noun
liman reisi
sert efendi
okulda müdür
(Br) dil öğretmeni
bir hocadan öğrenmek Verb
(Br) kalfa
taşeron
ticaret gemisi kaptanı
matematik öğretmeni Noun, Mathematics
darphane müdürü
eski üstat, özellikle 15-18'inci yüzyılda yetişen ünlü sanatçı. Noun
eski ünlü sanatçıların yaptığı tablo/resim. Noun
vesayet dairesi hâkimi
üstat, usta: bilgi, görgü ve tecrübede üstün kimse. Noun
(bir cemiyet, lonca, meslek kuruluşu vb. de) önceki başkan. Noun
mutemet
parça başı iş yaptıran taşeron
(Br) parça başı iş yaptıran taşeron
liman başkanı Noun, Maritime Traffic
sahne eşyalarını sağlayan kimse
aksesuar sorumlusu Noun, Cinema
radyoda bilgi yarışmasında soru soran kimse
ustalık
binicilik hocası.
(US) kurtarma uzmanı
öğretmen
gemiye kumanda eden kişi
gemi kaptanı
bir gemiye kumanda eden ya da kumanda etmeyi bilen kişi
süvari
gemi kâtibi
hâkim yardımcısı
istasyon şefi
masraf tespit memuru
geminin sahibi veya sahiplerinin çoğunluğunca kaptan tayini Noun
abramak Verb
ustanın eli değmiş
usta işi
bir güçlüğün üstesinden gelmek Verb
yabancı bir dile iyice hâkim olmak Verb
bir dili iyi öğrenmek Verb
duruma hâkim olmak Verb
bir duruma hâkim olmak Verb
konuya hâkim olmak Verb
bir konuya hâkim olmak Verb
ana sözleşme
hava gediklisi, havacı assubay. Noun
işveren (efendi)- uşak ilişkisi
liman müdürü
(US) anne ve babanın yatak odası Noun
(US) müteahhit teminatı
ana bütçe
genel bütçe
ustabaşı
baş mimar
yapıcı
koz. Noun
çok önemli/hayatî sebep/bilgi/haber. Noun
(US) kredi kartı
kontrol saati
ana kontrol (radyo ya da televizyon istasyonunun merkez kontrol sistemi ; ana kontrol hesabı ; ana denetim
yordamı ; (sinema filmi) orijinal kopya
asıl kopya
ana kopya Information Technology
ustabaşı
dalış amiri Noun, Maritime Traffic
uzman elektrikçi Noun, Employment
ana dosya
ana kartoteks
esas navlun sözleşmesi
toplu sigorta sözleşmesi
usta, uzman, erbap, yetenekli/hünerli kimse, eli uz, marifetli, maharetli. Noun
ustalık, uzmanlık, yetenek, hüner, maharet, marifet, beceri, el uzluğu. Noun
tanık ifadesini alır
bir hâkim yardımcısı duruşmadan önce ihzari nitelikteki bazı hususları inceler
mahkeme kararlarını icra eder
hesapları tetkik
zarar miktarını inceler
(Br) İngilizce öğretmeni
ingilizce öğretmeni
(Br) birinin akıl hastası olup olmadığına karar vermesi için mahkemece tayin olunan memur
ana sorun
maymuncuk (bütün kapıları açan anahtar
maymuncuk anahtarı
bütün kapıları açan anahtar
maymuncuk
ana kira sözleşmesi
esas kiracı
tüccar gemisi kaptanı. Noun
baş farmason, 3'üncü dereceye erişmiş farmason. Noun
baş duvarcı. Noun
baş makinist, baş teknisyen, ustabaşı. Noun
ana kalıp
teşrifatçı
(US) şehir planlama müdürü
kıyı kaptanı
(Br) medeni hukuk hâkim yardımcısı
ambarların havalandırılması gibi işlerle görevli
gemide seyirle ilgisi olmayan yardımcı kaptan
boşaltma
seyirle ilgisi olmayan yardımcı kaptan
gemide yükleme
darphane müdürü
(Temyiz mahkemesi , Br) en yüksek hâkim
usta ressam
ana patent
maaş hesabı
baş kılavuz
ana/temel/esas plân, yönlendirici plân.
An architect has created a master plan for the monument.

master-plan: ana/temel/esas plânını yapmak, esasını plânlamak.
Noun
mastır plan Noun
orijinal klişe
(hayat sigortası) grup poliçesi
üstün/hâkim ırk, başka ırklara/uluslara egemenlik imtiyazını kendinde gören, onlardan üstün yaratıldığına inanan ırk/ulus. Noun
ana kayıt
ana kütük
temel program
astsubay başçavuş. Noun
uzman çavuş Noun, Military
çok ustalıklı/maharetli iş, kesin başarı, kesin sonuçlu/etkili eylem. Noun
ana şalter
ana kayıt bandı
esas kiracı
usta işi
ustabaşı. Noun
usta işçi, hünerli/marifetli işçi, işinin ehli kimse. Noun
kaptan ehliyeti
gemi boş halde dış sefere çıkmadan kaptanca gemi gereçleri konusunda yetkililere imzalanarak verilen bildiri
(US) ana ve çocuk geliri
kaptan ücreti
gemici işe almak Verb
  1. Noun master's degree
  2. Noun graduate degree
  3. Noun master of arts program
  4. Noun master of science program
master's degree
to take one's master's degree Verb
to obtain one's master's certificate Verb

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. bk. mastır