restraint

  1. Noun kısıtlayıcı/engelleyici/alıkoyucu etki/araç, engel, mania.
    be under no restraint: hiçbir engel
    tanımamak, istediği gibi/serbestçe davranmak.
    to break through every restraint: engelleri parçalamak, tamamen serbest kalmak.
  2. Noun kısıtlama, engel(leme), önleme, alıkoyma, tutma, men(etme), zapt(etme).
    fling aside all restraint:
    işi azıtmak, aklına geleni yapmak.
    to put someone on restraint: bir kimseyi zapturapt altına almak.
    restraint of trade: serbest ticareti (rekabeti) önleme (fiyat kontrolu, narh vb. ile).
  3. Noun sınırlama, sınırlılık, tahdit, cebir, tazyik, baskı.
  4. Noun sıkılma, çekinme, itidal, temkin, ölçülülük.
    lack of restraint: ölçüsüzlük, düzensizlik, çekinmemezlik.

    speak without restraint: hiç çekinmeden/serbestçe konuşmak.
  5. Noun tutukluluk, hapis.
    keep someone under restraint: birini hapishanede tutmak.
    to put a lunatic
    under restraint: bir deliyi tımarhaneye koymak.
ağız ına geldiği gibi
yan sınırlama Noun, Competition Law
hacir altına alınmak Verb
kısıtlanmak Verb
her türlü kısıtlamadan kopmak Verb
rekabet sınırlaması
rekabetsınırlaması
yedeklerini yatırım ve şirketi büyütmek amacıyla biriktirmek isteyen bir şirketin temettü ödemelerindeki
artışı asgaride tutma politikası
Noun
temettü kaydından muaf
(Br) temettü kaydından muaf
(US) ticaret özgürlüğünü kötü niyetli bir şekilde sınırlama
sıkı vergi politikası Noun
her türlü kısıtlamayı bir tarafa bırakmak Verb
başıboş
koltuk kafalığı Transport
kafalık Transport
yasadışı alıkoyma Noun, Criminal Law
enflasyonist baskı
hareketten men etme kararı
hareketten menetme kararı Noun, Law
ihtiyatsızlık
birini kısıtlamak Verb
parayı azaltma
para kısma politikası Noun
park etme kısıtlaması
maaş alıkoyma
birini kısıtlamak Verb
birini hacir altına almak Verb
kısıtlamak Verb
ihtiyat politikası Noun
politik tedbirler
ılımlı fiyat politikası Noun
hükümetçe iletişim medyasında meydana getirilen kısıtlama
yayın öncesi yasak Noun, Law
birini kanunsuz olarak gözetim altına almak Verb
kendini tutma
kendine hâkim olma
sakınmadan konuşmak Verb
çelik ihracatı kısıtlaması
içinden geldiği gibi hareket etme
yasadışı alıkoyma Noun, Criminal Law
dikey sınırlama Noun, Competition Law
dikey kısıtlama Noun, Competition Law
ücret kısıtlaması
ihtiyatlı yazmak Verb
temkinli yazmak Verb
rekabet anlaşması
tahdit şartı
rekabet klozu
takyit şartı
akıl hastasının zarar vermeyecek duruma getirilmesi
rekabet sınırlanması
evlenme yasağı
(deniz sigortası) ambargo
ticareti zorlaştırma
devir ve ferağ yasağı
(Br) devir temlik yasağı
tasarrufu sınırlama
özgürlüğü sınırlama
üretim ve satışını sınırlamak ve düzenlemek Verb
fiyatını kontrol altına almak Verb
bir malın imal veya ticaretini tekel altına almak Verb
evlenmeyi kısıtlayan koşullar Noun
rekabet klozu (rekabeti kısıtlayan kloz
genel ticari rekabet yasağı
agresif olmayan satış politikası Noun
birinin faaliyetlerini kısıtlamak Verb
kendini tutmak Verb
mesleki ya da coğrafi bakımdan rekabetin yasaklanması
(US) mantıksız ticaret kısıtlaması