tool

  1. araç, alet, el aleti.
    garden(ing) tools: bahçıvanlık aletleri.
    Textbook became the essential
    tools of the teacher: Ders kitapları öğretmenin bellibaşlı aracı oldu.
    A bad workman always finds fault with his tools: Kötü/acemi işçi aletlerine kabahat bulur.
  2. avadanlık, takım.
    tool-bag: avadanlık/takım çantası.
    tool box = tool chest: takım kutusu.
  3. (torna) kalem.
  4. makine, tezgâh.
  5. herkese alet/ oyuncak olan kimse.
    He was a mere tool in their hands : Onların elinde bir oyuncaktan ibaretti.
  6. (bkz: penis ).
  7. aletle işlemek/şekil vermek.
  8. tornalamak.
  9. alet temin/makine etmek.
    tool up: aletlerle/makinelerle donatmak.
  10. arabaya binip sürmek, arabada gitmek.
    tool along: arabayı yavaş yavaş sürmek.
kullanışlı alet
geliştirme aracı Information Technology
keski, kesecek alet, keskin ağızlı alet. Noun
portatif kürek: askerlerin siper kazmak için kullandıkları katlanabilir küçük kürek. Noun
bahçıvanlık aletleri Noun
el aleti
intrenching tool.
portatif kürek: askerlerin siper kazmak için kullandıkları katlanabilir küçük kürek. Noun
makineli tezgâh: torna, freze, plânya vb. gibi imalâtta kullanılan tezgâhlar.
işaret bizi, nişangeç.
ölçü aleti
eskiyen alet
güç aracı: elektrikli torna, freze, bıçkı, matkap vb. Noun
propaganda aracı Noun, Politics-Intl. Relations
satış malzemesi
fabrikayı aletlerle donatmak Verb
avadanlık çantası Noun
alet torbası Noun
alet kutusu
alet çantası Noun
Araç Kutusu Information Technology
alet arabası Noun
(otomobil) avadanlık
takım kutusu
alet edevatın saklandığı depo
alet takımı, avadanlık. Noun
malzemeleri yerleştirmek Verb
malzeme yerleştirmek Verb
baskı aracı Noun, Politics-Intl. Relations
Araç paleti Information Technology
takım ambarı
takım çeliği
(US) yardımcı ders
fabrikanın önemli makinelerini sağlamak Verb
bir suçlunun elinde oyuncaktan ibaret olmak Verb
takım
makine alet sanayii