içki içmek, kafayı çekmek, boğazını ıslatmak.
tamamile yanlış/hatalı/saçma.
rutubet yüzünden bir binadaki zarar
metalik artıklarda ve alaşımlarda verilen bileşenin tayini için çözelti ya da flotasyon işlemlerinin kullanılması
içki masasında yapılan pazarlık ve anlaşma.
saf, tecrübesiz, ağzı süt kokan.
toy, tecrübesiz, saf, olgunlaşmamış.
oyunbozan, neşeyi kaçıran, şevki/hevesi kıran (kimse/şey).
ıslak kedi maması
Noun, Home
sıcak nemli güneybatı rüzgârı.
Noun
Chinook ile ayni anlama gelir. sıcak ve nemli güneybetı rüzgârı.
kabarma alçalmadan yararlanılan havuz
ıslak köpek maması
Noun, Home
düş azması, ihtilâm, rüyada şeytan atlatması.
suya daldırılan sun'î olta yemi.
Noun
sıvı maddeler,
k.d. alkollü içki.
bir uçağın tüm mürettebat
bir uçağın tüm hizmetleriyle birlikte kiralanması
(giysiler ile ilgili olarak) ıslak izlenimi veren
süt anne, süt annesi
Noun, Child Care
hastanın ıslak çarşaflara sarılması
denizle ilişkili nakliyat dışı rizikolara ait bir Lloyd's terimi
kâğıdın ıslak iken mukavemeti.
sırsıklam, iliklerine kadar ıslanmış.
ıslak (yıkanmış fakat kurutulmamış) çamaşır.
soğuk duş almış gibi olmak
Verb
çok yorulmak, hurdası çıkmak.
iliğine kadar ıslanmak
Verb
çok öfkeli.
Mrs. B. was mad as a wet hen when the rabbits ate her tulips.
birinin heyecanını azaltmak
Verb
ıslak giysilerinden kurtulmak
Verb