without

  1. -siz/-sız.
    to go out without a coat: paltosuz dışarıya çıkmak.
    a night without sleep: uykusuz
    gece.
    without doubt: şüphesiz.
    without a doubt: hiç şüphesiz.
    without any money: meteliksiz, beş parasız.
    not without some difficulty: bazı güçlüklerle.
  2. -meden/-madan.
    He left without telling me: Bana söylemeden gitti.
    Can you wash it without breaking
    it? Onu kırmadan yıkayabilir misin?
    without him to help: onun yardımı olmadan.
    without anybody knowing: kimsenin haberi olmadan.
  3. -meksizin/-maksızın, … olmadan/olmaksızın /olmazsa, … hesaba katılmazsa.
    without any help: hiçbir
    yardım olmaksızın.
    without taxes: vergiler hariç, vergiler hesaba katılmazsa.
  4. dışarıda, dışında, dışta.
    The carriage awaits without: Araba dışarıda bekliyor.
    We heard a
    cry from the without: Dışarıdan bir feryat işittik.
  5. onsuz, o olmadan.
    to go/to do without : -sız olmak, - olmadan idare etmek/yetinmek.
  6. dışarıdan, hariçten.
  7. meğer ki.
itibarı zedelenmemiş olmak Verb
sebepsiz yere karısını terk etmek Verb
ailesinin bilgisi olmadan evlenmek Verb
ana-babanın haberi olmadan evlenmek Verb
ana-babasının haberi olmadan evlenmek Verb
Barınacak yer sağlanmaksızın verilen diğer sosyal hizmetler (NACE kodu: 88.9) Noun, Trades-Professions
Başka yerde sınıflandırılmamış barınacak yer sağlanmaksızın verilen diğer sosyal yardım hizmetleri (NACE kodu: 88.99) Noun, Trades-Professions
incelemeli patent Noun, IP Law
kendi kendine gelin güveyi olmak, ilgililere danışmadan iş görmek, güçlükleri düşünmeden plân kurmak.
kendi kendine gelin güveyi olmak, ilgililerin fikrini almadan plân hazırlamak.
Barınacak yer sağlanmaksızın verilen sosyal hizmetler (NACE kodu: 88) Noun, Trades-Professions
Yaşlılar ve bedensel engelliler için barınacak yer sağlanmaksızın verilen sosyal hizmetler (NACE kodu: 88.1) Noun, Trades-Professions
Yaşlılar ve bedensel engelliler için barınacak yer sağlanmaksızın verilen sosyal hizmetler (NACE kodu: 88.10) Noun, Trades-Professions
kusuru olmadan
mahkemede delil olarak kullanılamaz Sentence, Law
muhtaç olmamak, onsuz da yapabilmek.
-sız olmak, mahrum olmak.
go without saying: apaçık/âşikâr/ortada olmak, izaha/söylemeye lüzum
olmamak, söz götürmemek.
It goes without saying that the burglar got in through the back door.
hesaba katmamak, ka'le almamak.
They reckoned without his decision.
kazasız
bilgi vermeden
en son çare olarak
cazibesiz
çekici yanı olmama
tartışmasız
kolsuz
boşuna
pazarlıksız
kabuksuz
kaidesiz
tertemiz
(manevi) lekesiz
kemiksiz
(a) ezbere, (b) yetkisiz (olarak), yetkisi dışında, yetkisi olmadan.
to punish without book: yetkisi olmadan cezalandırmak
sebepsiz yere
nedensiz Adverb
nedensiz yere Adverb
durup dururken Adverb
ara vermeden
durmadan
teklifsiz
formalitesiz
merasimsiz
haliyle
karaktersiz
bedelsiz
ücretsiz
kısıtlı imkânlar Noun
mukayese kabul etmez
...'den ödün vermeksizin Adverb
...'den taviz vermeksizin Adverb
vicdan azabı duymadan
devamsız
bedelsiz
ücretsiz
teminatsız
güvencesiz
tarih siz
tarihsiz
müddet belirtmeksizin
borçsuz
indirimsiz
kesintisiz
arası geçmeden
acilen
gecikmesiz
tez elden
ivedilikle Adverb
itirazsız
itiraz etmeden
kabataslak
rahat rahat
tartışmasız
karşı çıkmadan
itirazsız
temettüsüz
(a) çocuksuz, çoluk çocuk gailesi olmayan, (b) ipoteksiz, ilişiksiz, takıntısız.
sonsuz, bitmez, sonu gelmez.
taahhütsüz
taahhüt altına girmeden
… dahil, … bile, istisnasız, ayırım yapmaksızın, bilâistisna.
Everyone helped, not excepting Jo (=
even Jo helped): Jo dahil, herkes yardım etti (Jo bile yardım etti).
istisna sız
istisnasız
bilaistisna
mazeretsiz
masrafsız
kesinlikle, mutlaka, muhakkak surette, elbette, sureti kat'iyede.
I shall bring you that book without
fail: O kitabı sana mutlaka getiririm.
kusursuz
mesnetsiz
yüksüz
tereddütsüz
güvencesiz
garantisiz
saçsız
gözünü kırpmadan
çekinmeksizin
tereddütsüz
gözü kapalı
engelsiz, pürüzsüz, başarı ile, gecikmeden.
aranmayan
(borsa) sorulmayan
fasılasız
akşama kadar
fasılasız
çocuksuz
zürriyetsiz
şakasız
gerekçesiz
izinsiz olarak
ışıksız
sınırsız
boyasız
yoksul
ihbarsız
ilan sız
sayısız, sonsuz, pek çok.
sayısız.
stars without number: sayısız yıldızlar.
times without number: defalarca.
mecburiyet olmadan
net ağırlık
darasız ağırlık
sancısız
maaş sız
mecanen
ücretsiz
parasız
izinsiz olarak
izin almadan Adverb
izinsiz bir şekilde Adverb
önyargısız, haklarına dokunmaksızın, bütün hakları mahfuz kalarak, ihtirazî kayıtla.
without prejudice
to anyone: kimseye zarar vermeden.
prejudice against: -e karşı haksızlık, haksız önyargı.
prejudice in favor of: lehine önyargı.
halel gelmeksizin Adverb, Law
halel getirmeksizin Adverb, Law
hiç tesir altında kalmadan
kendiliğinden
paha biçilmez, çok değerli/kıymetli.
bir mesleği olmayan
mesleği olmayan
ağızı dili olmamak Verb
kesinlikle
başka taahhüt altına girmeden (çek vb. imzasını onaylarken başka sorumluluk kabul edilmiyaceğini belirten deyim).
acımadan, pişmanlık duymaksızın.
karşılıksız
(a) çekinmeden, (b) koşulsuz, şartsız.
başvurmadan
ümitsiz
maddi olanakları olmama
çaresiz durumda
kısıtlamasız
kafiyesiz
cirosuz
(kitap) tatsız tuzsuz
hayâsızca
sınırsız
açıktan açığa
bütün çıplaklığıyla
dikişsiz
güçsüz
kuvvetsiz
züğürt
cebi boş
şekersiz
mesnetsiz
sürşarjsız
gerilimsiz
emeksiz
dikensiz
ağaçsız
kıymetsiz
habersizce
habersiz
apansız apansızın
kırışıksız