açık park pozisyonu
İsim, Havacılık
direnmek, ayak diremek, sebat etmek, yılmamak, boyun eğmemek.
Even though the boxer was hurt, he stood his ground.
korkutmak, dehşete salmak, tüylerini diken diken yapmak.
It was enough to make your hair stand on end.
His hair stood on end at the sight: Görür görmez düyleri diken diken oldu.
bir gecelik ilişki
İsim, Cinsellik
tek gecelik ilişki
İsim, Cinsellik
seçme ve seçilme hakkı
İsim, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
birisinin gözünde olmak, bir kimse yanında itibarı yüksek olmak.
birine karşı durmak, arzusuna set çekmek/karşı gelmek.
birinin önünü kesmek
Fiil
talep bite israr etmek
Fiil
taleplerinde ısrar etmek
Fiil
şerefini/itibarını korumak, mevkiine göre muamele beklemek.
bağımsız olmak, kimseye muhtaç olmamak, kendi yağı ile kavrulmak.
kendi ayakları üzerinde durmak
Fiil
bağımsız olmak, kimseye muhtaç olmadan yaşamak.
ayakları üzerinde durmak
Fiil
başkasının yardımı olmadan kendi ayakları üzerinde durmak
Fiil
kendi yağı ile kavrulmak, kimseye muhtaç olmamak.
hakkında ısrar etmek
Fiil
hesabın tamamı (ya da kendine düşen bölümü) ödemek
Fiil
cezaya erkekçe katlanmak
Fiil
talebinde ısrar etmek
Fiil
taleplerinde ısrar etmek
Fiil
görevini azimle yapmak
Fiil
fikrinde ısrar etmek
Fiil
ilkelerine bağlı kalmak
Fiil
bir sorun hakkında mütalaasını yürütmek
Fiil
bir sorun karşısında tutum benimsemek
Fiil
bir mektuba dayanmak
Fiil
sağlam emsallere dayanarak konuşmak
Fiil
bir panayır alanında vb verilen stand
meyve tablası/sergisi, işporta.
İsim
bir tek temsil verilen yer/şehir.
İsim
makas manevra tablosu
İsim
taksi durağı
İsim, Ulaşım
ile ayni anlama gelir. mahkemede tanık yeri.
bir tutumda yalnız kalmak
Fiil
bir şeyden uzak durmak
Fiil
geriye doğru adım atmak
Fiil
dinlemek de kalma
İletişim
(a) arka çıkmak, desteklemek, tarafını tutmak, (b) (sözünde) durmak, sebat etmek, sadık kalmak.
I stand by what I said. (c) hazır olarak beklemek, yakınında durmak, ayrılmamak, (d) karışmamak, yardım etmemek, ilgisiz kalmak.
uzak durmak, yaklaşmamak, kendini emniyete almak.
mukayese edilebilmek, hemen hemen aynı değerde/ayarda olmak, boy ölçüşebilmek.
His novels bear comparison with the most famous western writers.
söylediğini düzeltmek
Fiil
hata yaptığını kabul etmek
Fiil
mahkemede tanıklık yaptıktan sonra çekilmek.
dimdik ayakta durmak
Fiil
düşüncelerini değiştirmemek
Fiil
düşüncelerinden ödün vermemek
Fiil
ilk defa ateş hattına girmek
Fiil
sıkı durmak, sebat etmek.
(a) temsil etmek, simgelemek, göstermek, anlamına gelmek, ifade etmek, yerine geçmek.
“P.S.” stands for “postscript”. (b) tarafını tutmak, savunmak, (c)
k.d. tahammül/müsamaha etmek, göz yummak.
korumak, savunmak, müdafaa/muhafaza etmek.
iştirak etmek, ortak olmak.
stand in awe of: korkmak, bir kimseye karşı korku ile karışık saygı
duymak,
stand in for: yerine geçmek, vekâleten görevini yapmak,
stand in with: araları iyi olmak, uyuşmak, anlaşmak.
(a) uzak durmak, (b) razı olmamak, uymamak, muvafakat etmemek, (c) uzaklaştırmak, (d)
den. kıyıdan uzak seyretmek.
(a) (temele) dayanmak, (temel üzerinde) durmak/bulunmak.
stand on one's own two feet (or legs):
kimseye muhtaç olmadan işlerini yönetmek,
mec. kendi yağı ile kavrulmak (b) üzerinde ısrar etmek,
stand on one's ground: davasından vaz geçmemek (c)
den. yoluna devam etmek, rotayı değiştirmemek.
(a) göze çarpmak/batmak, sivrilmek, belirmek, tebarüz etmek, (b) karşı koymakta direnmek/inat etmek,
mec. Nuh deyip peygamber dememek.
(a) dikkatle/yakından gözetlemek, gözünden ayırmamak, başında durmak.
He does not work unless one stands over him: Başında durmadıkça çalışmaz. (b) ertelenmek, tehir edilmek.
(a) (fikrinde/kararında vb.) direnmek, sebat etmek, kararından dönmemek, bildiğinden şaşmamak.
Many people were angry with the government but the Prime Minister stood pat. (b) (pokerde) yeni kâğıt almamak.
değişikliğe razı olmamak, bildiğinden şaşmamak.
birine vaftiz babalığı etmek
Fiil
kımıldamamak, hareketsiz durmak.
dimdik ayakta durmak
Fiil
göreve çağırmak
Fiil, Askerlik
esas duruşa geçirmek
Fiil, Askerlik
hazır ola geçirmek
Fiil, Askerlik
görev başına çağırmak
Fiil, Askerlik
yargılanmak, muhakeme edilmek.
(a) ayağa kalkmak, ayakta durmak, (b) dayanmak, dayanıklı olmak, (c) geçerli, muteber, yürürlükte olmak,
baki olmak, (d)
argo randevusuna gitmeyip birini bekletmek.