1. as, (iskambil kâğıdında) birli, (zarda) bir, yek.
  2. zerre, çok az (miktar/mesafe/derece).
  3. üstün, başarılı, herhangi bir alanda üstün dereceye ulaşmış kimse.
    an ace reporter: başarılı bir raportör.
  4. çok düşman uçağı düşürmüş havacı.
  5. (tenis, golf vb.) tek vuruşla kazanılan sayı.
  6. bir vuruşta sayı kazanmak.
  7. başarılı olmak, başarı/üstünlük kazanmak.
    to ace an exam: sınavı birincilikle kazanmak.
en önemli habere/delile sahip olmak.
gizli bir kozu olmak Fiil
beklenmeyen bir hamle yapmak Fiil
hemen hemen
(zamanı gelince işe yarayan) üstünlük, avantaj.
His strength in a crisis is an ace in the hole.
üstün başarı kazanmak.
He aced out all other competitiors.
…in eşiğine gelmek Fiil
…i kılpayı kaçırmak Fiil
neredeyse … olmak Fiil
…e ramak kalmak Fiil
…den kılpayı kurtulmak Fiil
az kalsın … olmak Fiil
…e ramak kalmak Fiil
…den kılpayı kurtulmak Fiil
neredeyse … olmak Fiil
az kalsın … olmak Fiil
…in eşiğine gelmek Fiil
…i kılpayı kaçırmak Fiil
teniste bir numara
kıl payı, râmak.
I was within an ace of being drowned: Az kaldı boğuluyordum/boğulmama kıl payı/râmak
kaldı.
He was within an ace of death: Az kaldı ölüyordu.