1. (a) vurmak, vurup düşürmek, yaralamak, yakalamak.
    He brought down several ducks on his last hunting
    trip. (b) (fiyatı) azaltmak, indirmek, tenzil etmek.
    I won't buy that lamp unless they bring down the price. (c)
    argo üzmek, umudunu/cesaretini kırmak, sukutu hayale uğratmak.
    The bad news brought me down. (d) yıkmak, devirmek, alaşağı etmek.
    to bring down the house
    argo alkış tufanı koparmak, tavan yıkılırcasına alkışlamak.
bakiye kapamak Fiil
bilançoyu kapatmak Fiil
bir düşman uçağını yere indirmek Fiil
uçağı düşürmek Fiil
bir fiyatı indirmek Fiil
bütün direnci kırmak Fiil
birini devirmek Fiil
birinin kibrini kırmak Fiil
birinin düşmesine neden olmak Fiil
birini iktidardan indirmek Fiil
birini yere yuvarlamak Fiil
birinin yere yuvarlanmasına neden olmak Fiil
birini düşürmek Fiil
birini alaşağı etmek Fiil
birini yere düşürmek Fiil
birinin başına birşeyi musallat etmek Fiil
birinin başına kötü birşey getirmek Fiil
birinin başına kötü birşey getirmek Fiil
birinin başına birşeyi musallat etmek Fiil
nüfus artış hızını düşürmek Fiil
hükümeti düşürmek Fiil
hükümeti bütçe sorunları yüzünden düşürmek Fiil
tavan yıkılırcasına alkışlamak Fiil
fiyatları düşürmek Fiil
fiyatları indirmek Fiil
birini çıktığı yerden alaşağı etmek Fiil
evin altını üstüne getirmek Fiil
bir gösteride büyük alkış almak ya da herkesi güldürmek Fiil