1. (a) (çocuğu) büyütmek, yetiştirmek, terbiye etmek.
    Parents try to bring up their children as good
    citizens. (b) ileri sürmek, ortaya atmak, söz konusu etmek.
    to bring up a subject: ortaya bir konu atmak.
    to bring something up against someone: birinin aleyhine bir şeyi ileri sürmek.
    to bring someone up in the court: birinin adını davaya karıştırmak. (c) kusmak.
    bring up one's food: yediğini kusmak. (d) (birdenbire) dur(dur)mak.
    to bring up a car at the curb.
    to be brought up short by something: bir şeye çarpıp birdenbire durmak. (e) (gemiyi) durdurmak, (f) yaklaştırmak, yanaştırmak.
    bring up alongside the quay: rıhtıma yanaşmak.
    bring up your chair to the fire: Sandalyeni ocağa (şömineye) yanaştır. (g) mahkemeye çağırmak/celbetmek.
en kuvvetli delili ileri sürmek, en büyük desteği sağlayan kimseyi ileri sürmek.
bahis bahs açmak Fiil
bir toplantıda takrir vermek Fiil
moda çıkarmak Fiil
bir moda çıkarmak Fiil
ortaya koymak Fiil
bir toplantıda karar almak Fiil
bir gemiye el koymak Fiil
yara deşmek Fiil
bir suçluyu yargıç huzuruna çıkarmak Fiil
(anası ölen hayvan yavrusunu) eliyle beslemek/büyütmek.
çocuk yetiştirmek Fiil
Protestan olarak yetiştirilmek Fiil
birini yargıcın huzuruna çıkarmak Fiil, Hukuk
birini mahkemeye çıkarmak Fiil, Hukuk
en son gelmek, arkadan takip etmek, en arkada/geride olmak/kalmak.
güncelleştirmek Fiil
güncel yapmak Fiil
modernleştirmek Fiil
bir listeyi güncelleştirmek Fiil
round figures bir rakamı yuvarlamak Fiil
büroyu modernleştirmek Fiil
büro yu modernleştirmek Fiil
birini mahkemeye çıkarmak Fiil
birini yargılanmak üzere mahkemeye çıkarmak Fiil
birini şaşırtmak Fiil
birini şaşkınlığa düşürmek Fiil
birini afallatmak Fiil
güncelleştirmek Fiil
polis gücü kadro ihtiyacını karşılamak Fiil
kapalı üstü geçmek Fiil