1. Fiil kımılda(t)mak, yavaşça harekete geç(ir)mek.
    I can't budge this rock.
  2. Fiil cay(dır)mak, fikrini değiştir(t)mek, fikrinden/kararından dön(dür)mek.
    Once her father had said “no”,
    he wouldn't budge: Babası bir kere “hayır” dedi mi kimse onu fikrinden döndüremez (Nuh dedi mi Peygamber demez.).
  3. kuzu kürkü.
  4. kuzu kürkünden yapılmış.
  5. debdebeli, tantanalı, şatafatlı, muhteşem.
yana koymak Fiil
kımıldayarak başkasına yer açmak Fiil
(fikrinde) direnmek, bildiğinden şaşmamak, Nuh deyip peygamber dememek.
I tried every argument, but
he didn't budge an inch: Bin dereden su getirdim, fakat o bildiğinden şaşmadı.