1. Geçişli Fiil belirsizleştirmek, müphemleştirmek, belirsiz/müphem/muğlâk/anlaşılmaz hale getirmek.
    You're trying to confuse the issue.
  2. Geçişli Fiil karıştırmak, karmakarışık yapmak, düzenini bozmak.
    Try not to confuse the papers on this desk.

    to confuse accounts: hesapları karıştırmak.
  3. Geçişli Fiil ayırt edememek, birbirine karıştırmak, yanılmak, yanlışlıkla birinin yerine diğerini almak, birini öteki
    sanmak.
    to confuse something with something: bir şeyi bir şeye karıştırmak/başka bir şey sanmak/ayırt edememek.
    He confused salt with sugar: Tuzu şeker sandı/tuzla şekeri karıştırdı/tuzla şekeri ayırt edemedi.
    to confuse dates. People always confuse Tim and (or with) his twin brother.
  4. Geçişli Fiil şaşırtmak, zihnini karıştırmak, yanıltmak, yanlış yola sevketmek.
    We tried to confuse the enemy by
    swimming along the river and hiding. I'm quite confused by the conflicting statements of the politicians.
  5. Geçişli Fiil utandırmak, mahcup etmek.
    His candor confused her.
  6. Geçişli Fiil tahrip etmek, yoketmek, mahvetmek.
şaşırtmaca
konuşmacının ikide bir sözünü keserek konuşmayı bozmak Fiil
hesapları karıştırmak Fiil
tarihleri karıştırmak Fiil
akılıni başından almak Fiil
şaşkına çevirmek Fiil
karıştırmak Fiil
bir şeyi karıştırmak Fiil
bir şeyi bir şeyle karıştırmak Fiil
mugalâta yapmak, mugalâtaya/safsataya boğmak, çıkmaza sürmek, büsbütün karıştırmak, asıl konuyu bırakıp
önemsiz işler üzerinde durmak.
Let's not confuse the issue.
ağız kalabalığına getirmek Fiil