1. ciddî, ağırbaşlı, gayretli, istekli, çalışkan.
    an earnest worker/student: gayretli/çalışkan bir
    işçi/öğrenci.
    He made an earnest attempt to persuade her.
    an earnest effort: ciddî bir gayret.
  2. içten, samimî.
    an earnest apology. an earnest prayer. earnest words.
  3. gerçek(ten), hakikî, çok önemli.
    an earnest Moslem: hakikî bir Müslüman.
  4. (maksat ve niyette) ciddiyet, içtenlik, samimiyet.
    in (deadly) earnest: ciddî/samimî olarak, gerçekten.

    He is very much in earnest: İşi çok ciddiye alıyor.
    as an earnest of one's goodwill: iyi niyetinin delili olarak, iyi niyetini kanıtlamak için.
  5. öndelik, pey, teminat, avans, kaparo.
    earnest money: alım öndeliği, teminat/pey akçesi, avans, peşinat.
  6. ön-belirti, delil, alâmet, işaret.
    He has been working harder today as an earnest of his good intention for the future.
çok ciddi olmak Fiil
kaparo vermek Fiil
pey vermek Fiil
pay vermek Fiil
birine pey akçesi vermek Fiil
ciddi olarak
kaparo almak Fiil
ciddi çalışmaya başlamak Fiil
ciddi satın alıcı
temenni
pey akçesi
kaparo
can-ı gönülden dua
ciddi rica
çalışkan işçi
birinci pey akçesi vermek Fiil