birinin gözüne girmek/teveccühünü kazanmak.
birisinin lehinde.
The bank has made an error in your favor.
birisinin gözünde olmak, bir kimse yanında itibarı yüksek olmak.
iyilik görmek, lûtfa mazhar olmak, hoşa gitmek, göze girmek.
find favor with someone = gain/win someone's favor: birinin gözüne girmek.
He did all he could to win her favor: Onun gözüne girebilmek için elinden geleni yaptı.
find (lose) favor in someone's eyes: birinin gözüne girmek (gözünden düşmek).
gözden düşmüş, itibarını kaybetmiş.
be out of favor: gözden düşmek, itibarını yitirmek, rağbet
görmemek.
in favor: gözde, rağbette.
tarafsız olarak, âdilâne, korkusuzca, kimseden çekinmeksizin.
yaltaklanmak, menfaat teminine çalışmak, yaranmak, dalkavukluk/müdahene etmek.
lehinde davranmak, kayırmak, iltimas yapmak.
discriminate in favor of white people.
(a) lehinde, taraftarı.
be in favor of doing something: bir şeyi yapmaya taraftar olmak.
decide in favor of: lehinde karar vermek.
be in favor of someone: birinin gözdesi olmak.
to get back into someone's favor: tekrar birinin gözüne girmek, eski itibarını tekrar kazanmak. (b) (birinin) çıkarına, menfaatine, (c) (çek, havale vb.) -e ödenmek üzere, … emrine.
Make the cheque out in favor of Mr. S.
lehine etkilemek, kolaylaştırmak.
birinin tarafını tutmak, iltizam etmek, lehinde konuşmak.
dengeyi ...'in lehine değiştirmek
Fiil